Unutmanın Gizli Gücü: Beynimiz Neden Bilinçli Olarak Unutuyor?

Unutmanın Gizli Gücü: Beynimiz Neden Bilinçli Olarak Unutuyor?

Selen Kargu
Okuma süresi 5 Dakika
Unutmanın Ardındaki Bilim: Beynimizin Kendi Kendini Savunma Mekanizması

Unutmanın aslında evrimsel bir avantaj olabileceğini biliyor musunuz? Hafızamızın işleyişini ve unutmanın neden faydalı olduğunu bu makalemizle keşfedin.

Unutmak, günlük hayatımızın kaçınılmaz bir parçasıdır. Bir odaya girip neden oraya gittiğinizi unuttuğunuzda ya da sokakta biri size selam verdiğinde adını hatırlayamadığınızda bu durumu yaşamışsınızdır. Peki, neden unuturuz? Bu, sadece hafıza kaybının bir belirtisi mi yoksa unutmamın faydaları da var mı?

19. yüzyılda Alman psikolog Hermann Ebbinghaus, unutmamızın sebeplerini araştırdı ve “unutma eğrisi” teorisini geliştirdi. Ebbinghaus, insanların yeni bilgileri hızlı bir şekilde unuttuğunu ancak zamanla bu unutma hızının azaldığını gösterdi. Son yıllarda, bu teori nörobilimciler tarafından da doğrulandı.

Unutmanın Gizli Gücü: Beynimiz Neden Bilinçli Olarak Unutuyor?
Unutmak, Hayatta Kalmanın Anahtarı Mı? İşte Bilimsel Gerçekler!

Unutma Eğrisi

Unutmak işlevsel amaçlara da hizmet edebilir. Beynimiz sürekli bilgi bombardımanı altındadır. Her detayı hatırlamak zorunda kalsaydık, önemli bilgileri saklamak oldukça zorlaşırdı. Nobel ödüllü Eric Kandel ve diğer araştırmacılar, anıların, beynimizdeki hücreler (nöronlar) arasındaki bağlantılar (sinapslar) güçlendiğinde oluştuğunu öne sürüyor. Bir şeye dikkat etmek, bu bağlantıları güçlendirir ve o anıyı sürdürebilir. Aynı mekanizma, her gün karşılaştığımız önemsiz ayrıntıları unutmamızı da sağlar.

Unutmak, Hayatta Kalmanın Anahtarı Mı? İşte Bilimsel Gerçekler!
Unutma Eğrisi: hatırlanan zaman (günler) Görsel: Cloud Assess

Yaşlandıkça dikkat dağınıklığı artar ve Alzheimer gibi hafıza bozuklukları dikkat eksiklikleriyle ilişkilidir. Ancak hepimizin önemsiz ayrıntıları unutabilmesi, önemli anılar oluşturabilmemiz için gereklidir.

Yeni Bilgilerle Başa Çıkmak

Bazen bir anıyı hatırlamak, onu yeni bilgilerle uyum sağlayacak şekilde değiştirmemize de neden olabilir. Örneğin, her gün aynı yoldan işe gidiyorsanız, bu yol için güçlü bir hafızanız vardır. Ancak bir gün yol kapalı olursa ve üç hafta boyunca yeni bir güzergah kullanmak zorunda kalırsanız, hafızanızın bu yeni bilgiyi içerecek kadar esnek olması gerekir. Beynimiz, eski hafıza bağlantılarını zayıflatıp yeni bağlantıları güçlendirerek bunu başarır.

Hafızalarımızı güncelleyememek ciddi olumsuz sonuçlar doğurabilir. Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gibi durumlarda, travmatik bir anıyı güncelleyememek, bireyin çevresindeki hatırlatıcılar tarafından sürekli tetiklenmesine neden olur.

Evrimsel açıdan bakıldığında, yeni bilgilere yanıt olarak eski anıları unutmak kesinlikle faydalıdır. Avcı-toplayıcı atalarımız, güvenli bir su kaynağını tekrar tekrar ziyaret ederken, bir gün orada bir rakip yerleşim ya da yeni doğmuş yavrularıyla bir ayı bulabilirdi. Beyinleri, bu yeri artık güvenli olmayan olarak etiketlemek için hafızalarını güncelleyebilmeliydi. Bunu yapamamak, hayatta kalmaları için tehdit oluştururdu.

Anıların Yeniden Aktive Edilmesi

Unutmak, Hayatta Kalmanın Anahtarı Mı? İşte Bilimsel Gerçekler!
Beynimiz Unutmayı Neden Seçiyor? Şaşırtıcı Bilimsel Bulgular!

Bazen unutma, hafıza kaybından değil, anılara erişim yeteneğimizdeki değişikliklerden kaynaklanabilir. Kemirgenler üzerinde yapılan araştırmalar, unutulan anıların sinaptik bağlantıların desteklenmesiyle yeniden hatırlanabileceğini göstermiştir. Kemirgenler, nötr bir şeyi (örneğin bir zil sesi) hoş olmayan bir şeyle (örneğin hafif bir ayak şoku) ilişkilendirmek için eğitilmişlerdir. Bu tekrarlar sonucunda, zil sesini duyan kemirgenler şok bekliyormuş gibi tepki göstermiştir. Araştırmacılar, bu bağlantıları optogenetik uyarım kullanarak yapay olarak aktive ettiklerinde, kemirgenlerin zil ve şok olmasa bile şok bekliyormuş gibi davrandıklarını gözlemlemişlerdir.

Bu durum, insanlarda isim hatırlayamama gibi geçici unutma hallerine de ışık tutabilir. Sokakta birini gördüğünüzde adını hatırlayamadığınızı düşünelim. Belki ismin ilk harfini biliyorsunuzdur ve birazdan hatırlayacağınızı düşünüyorsunuzdur. Bu, “dilin ucunda” fenomeni olarak bilinir. Amerikalı psikologlar Roger Brown ve David McNeill tarafından 1960’larda incelenen bu fenomen, insanların kayıp kelimenin bazı özelliklerini tanımlayabilme yeteneklerinin rastgele olmaktan daha iyi olduğunu ortaya koymuştur. Bu, bilginin tamamen unutulmadığını, sadece şu anda erişilemez olduğunu göstermektedir.

Bu fenomen, insanların yaşlandıkça ve daha fazla bilgi sahibi oldukça daha sık ortaya çıkabilir. Beyinlerinin bir şeyi hatırlamak için daha fazla bilgi arasından seçim yapması gerektiğinden, dilin ucunda fenomeni, aranan bilginin unutulmadığını ve sabırla hatırlanabileceğini işaret edebilir.

Sonuç olarak, farklı nedenlerle bilgi unutabiliriz: Dikkat etmediğimiz için veya bilgi zamanla yok olduğu için unutabiliriz. Anıları güncellemek için unutabiliriz. Ve bazen unutulan bilgi kalıcı olarak kaybolmaz, sadece erişilemez hale gelir. Tüm bu unutma biçimleri, beynimizin verimli çalışmasına yardımcı olur ve nesiller boyunca hayatta kalmamızı desteklemiştir.

Bu durumun, Alzheimer gibi hastalıklar nedeniyle aşırı unutkanlık yaşayan insanların yaşadığı olumsuz sonuçları küçümsemek anlamına gelmediğini de belirtmek gerekir. Yine de unutmak, evrimsel olarak birçok avantaj sağlar. Umarız bu makaleyi yeterince ilginç bulmuşsunuzdur ve içeriğini çabucak unutmazsınız.

Sven Vanneste, Klinik Nörobilim Profesörü, Trinity College Dublin ve Elva Arulchelvan, Psikoloji Öğretim Görevlisi ve Psikoloji ve Nörobilim Doktora Araştırmacısı, Trinity College Dublin

Bu makaleyi paylaş
Yazan Selen Kargu
Selen Kargu, bireylerin psikolojik sağlığını ve yaşam kalitesini artırmaya odaklanmış uzman bir psikologdur. Farklı terapi yöntemlerini kullanarak, danışanlarına duygu yönetimi, stresle başa çıkma ve kişisel gelişim konularında destek sağlar. Özellikle çocuk ve ergen psikolojisi, aile terapisi ve bilişsel davranışçı terapi alanlarında derinlemesine bilgiye sahiptir ve bu uzmanlığı ile bireylerin ruhsal sağlığını güçlendirmeyi amaçlamaktadır.
Yorum Yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir