Binlerce yıl önce, günümüzde Dominik Cumhuriyeti sınırları içinde kalan bir mağarada yaşanan sıra dışı bir etkileşim, bilim insanlarını şaşkına çevirdi. Soyu tükenmiş memelilere ait kemikler, yalnızca yırtıcı kuşların avlanma alışkanlıklarına değil, aynı zamanda arıların beklenmedik bir yaşam stratejisine de tanıklık etmişti. Yeni bir çalışma, arıların ilk kez belgelenen şekilde, soyu tükenmiş kemirgenler ve tembel hayvanların çene kemiklerini yavruları için yuva (brood cell) olarak kullandığını ortaya koyuyor. Bu keşif, hem arıların ekolojik esnekliğine hem de fosil kayıtlarının sunduğu beklenmedik davranışsal ipuçlarına dair önemli sorular doğuruyor.
Araştırmanın Detayları ve Metodoloji
Araştırma, Field Museum’da doktora sonrası araştırmacı olarak çalışan paleontolog Lázaro Viñola López ve meslektaşları tarafından yürütüldü. Ekip, Dominik Cumhuriyeti’nde yer alan ve keskin, zorlu bir girişe sahip olan Cueva de Mono (Maymun Mağarası) adlı bir mağarada saha çalışması gerçekleştirdi.
Araştırmacıların ilk hedefi fosilleşmiş kertenkele kalıntılarıydı ve mağarada gerçekten de bu fosillerden çok sayıda bulundu. Ancak kazılar ilerledikçe, ekip beklenmedik ölçekte bir kemik yığınıyla karşılaştı:
- On binlerce kemik parçası
- Soyu tükenmiş kemirgenler ve tembel hayvanlara (sloth) ait çene ve iskelet kalıntıları
Kemiklerin yoğunluğu ve dağılım biçimi, araştırmacıları önemli bir sonuca götürdü. Bu mağara, büyük olasılıkla antik bir baykuş ailesinin yuvalama alanıydı. Baykuşlar, avladıkları hayvanların sindirilemeyen kemiklerini yuttuktan sonra pellet (kusmuk topağı) halinde mağara zeminine bırakmıştı. Zamanla bu kalıntılar birikerek büyük bir fosil deposu oluşturmuştu.
Kemiklerin kesin yaşını belirlemek zor olsa da, içerdiği türler Geç Kuaterner Döneme tarihleniyor. Bu dönem yaklaşık 125 bin yıl önce başladı ve bulunan bazı türlerin 4.500 yıldan daha önce yok olduğu biliniyor. Bulgular, 2024 yılında Royal Society Open Science’ta yayımlandı.

Bulgular ve Veri Analizi
Diş Yuvalarında Gizlenen Sürpriz Yapılar
Araştırmanın en çarpıcı bulgusu, kemirgen ve tembel hayvanlara ait çene kemiklerinin boş diş yuvalarını (tooth sockets) dolduran toprak içinde ortaya çıktı. Viñola López ve ekibi, bu bölgelerde:
- Pürüzsüz yüzeyli
- Kase (cup) şeklinde
- Sert ve düzgün duvarlara sahip yapılar fark etti
Detaylı inceleme sonucunda bu yapıların arılar tarafından oluşturulmuş yuva hücreleri olduğu anlaşıldı.
Bu hücrelerin iç yüzeyindeki sertlik ve düzgünlük, yalnız yaşayan arıların (solitary bees) yavru hücrelerine eklediği su geçirmez kaplamaya işaret ediyordu. Bu kaplama, larvaların geliştiği ortamı nemden ve mikroorganizmalardan korumak için kullanılıyor.
Arı Türü Bilinmiyor, Davranış Benzersiz
Araştırmacılar, bu yuvaları hangi arı türünün yaptığı konusunda kesin bir sonuca ulaşamadı. Kemiklerin içinde yalnızca yuva izleri bulunuyor; arıların kendilerine ait fosil kalıntıları yok. Ancak davranışın kendisi paleontolojik açıdan ilk kez belgelenmiş durumda.
Viñola López bu durumu şu sözlerle ifade ediyor:
“Bu, tamamen beklenmedik bir şeydi.”
Arıların Yaşam Stratejisi: Yalnız Ama Esnek
Günümüzde bilinen arı türlerinin yüzde 90’ından fazlası yalnız yaşıyor ve büyük çoğunluğu yuvalarını toprak içine kazıyor. Ancak bu çalışmada ortaya çıkan tablo, alışılmış davranış kalıplarının çok dışında.
Çalışmaya dahil olmayan, ancak fosil izleri (trace fossils) üzerine çalışan Emory Üniversitesi paleontoloğu Anthony Martin, keşfin önemini şu sözlerle vurguluyor:
“Modern arıların mağaralarda yuva yaptığı bilinmiyor. Aynı şekilde, kemiklerin içindeki tortuyla dolu boşlukları kullandıklarına dair de bir kayıt yok.”
Martin bu durumu “iki yönlü bir sürpriz” olarak tanımlıyor: Hem mağara ortamı hem de kemiklerin kendisi, arılar için alışılmadık.
Uzun Süreli ve Muhtemelen Topluluk Halinde Kullanım
Araştırmacılar, kemiklerin içindeki arı yuvalarının:
- Dört toprak tabakasının üçünde bulunmasını
- Bazı tekil diş yuvalarında altıya kadar farklı yuva hücresinin yer almasını
önemli bulgular olarak değerlendiriyor.
Bu dağılım, arıların mağarayı kısa süreli değil, uzun zaman dilimleri boyunca kullandığını gösteriyor. Ayrıca tek bir diş boşluğunda birden fazla yuva bulunması, arıların ardışık ya da yarı-topluluk (communal nesting) şeklinde davrandığını düşündürüyor. Viñola López bu ihtimali şöyle açıklıyor:
“Muhtemelen birden fazla arı gelip aynı alanı kullandı; bu, topluluk halinde yuvalamaya işaret ediyor olabilir.”
Kemikler Neden Cazipti? Koruma ve Isı Avantajı
Araştırmacılara göre arıların bu sıra dışı tercihi, çevresel koşullarla ilişkili olabilir. Mağaranın çevresindeki ormanlık alanlarda toprak tabakası oldukça inceydi, bu da arıların klasik yeraltı yuvaları açmasını zorlaştırmış olabilir.
Kemikler ise birkaç önemli avantaj sunuyordu:
- Fiziksel koruma: Parazitik yaban arıları gibi düşmanlara karşı ek bir bariyer
- Isı yalıtımı: Kemik dokusu, dış ortam sıcaklık değişimlerini azaltıyor
Anthony Martin bu durumu çarpıcı bir benzetmeyle açıklıyor:
“Bu, adeta bir termos gibi. Dışta kemikten oluşan bir koruyucu katman, içinde ise tortu içinde yer alan yavru hücresi var. Yani çift katmanlı bir koruma söz konusu.”
Sonuç ve Gelecek Perspektifi
Bu çalışma, fosil kayıtlarının yalnızca hangi türlerin yaşadığını değil, nasıl davrandıklarını da ortaya koyabileceğini güçlü biçimde gösteriyor. Arıların, soyu tükenmiş memelilerin kemiklerini yavruları için güvenli bir sığınak olarak kullanması, böcek davranışlarının çevresel baskılara karşı ne kadar esnek olabileceğini gözler önüne seriyor.
Aynı zamanda bu keşif, fosil kemiklerin yalnızca omurgalı paleontolojisi açısından değil, böcek ekolojisi ve davranış evrimi açısından da incelenmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Gelecekte benzer fosil alanlarında yapılacak çalışmalar, antik ekosistemlerde böceklerin oynadığı rolü daha net biçimde anlamamızı sağlayabilir.