Bilime Göre Âşık Olduğunuzu Nasıl Anlarsınız?

Selen Kargu
Okuma süresi 5 Dakika

Bazı sinirbilimcilere göre, beyninizde farklı aşk türlerini ayırt etmek mümkündür. Aşk, tam olarak nedir? Bir davranışsal psikoloğa, ya da bir sinirbilimciye sorun, muhtemelen size bunun tek bir basit cevabının olmadığını söyleyeceklerdir.

Missouri Üniversitesi’nde davranışsal sinirbilimci Doktor Sandra Langeslag “Birçok bilim insanı farklı aşk türleri olduğu konusunda hemfikir, fakat birçoğumuz bunu indirgiyoruz, sadece beyne odaklanıyoruz. Bu, çevrenizin ve koşulların etkili olmadığı anlamına gelmiyor, fakat her şey beyinde başlıyor.” diyor.

Birçok bilim insanı aşkı, biyolojik antropolog Doktor Helen Fisher’ın ortaya sürdüğü çerçeve içerisinde inceler. Doktor Helen Fisher 3 tür aşkın romantik aşkı oluşturduğunu ileri sürmüştür.

Romantik Aşkın Türleri Nelerdir

Bunlardan ilki arzudur. Östrojen ve testosteron gibi cinsel hormonlar tarafından motive edilen arzunun hemen ardından cazibe gelir. Cazibe veya tutku dediğimiz bu aşamada araştırmacılar bizim midemizde hissettiğimiz kelebekler olarak bildiğimiz dopamin ve noradrenalin hormonlarında artış gözlemlemişlerdir.

Mutluluk hormonlarındaki büyük artışın yanında, genellikle serotonin hormonunda düşüş görülür. Düşük serotonin seviyeleri, takıntılı zihinsel durumlarla ilişkilidir.

Tutkunun ardından üçüncü ve son olarak bağlılık gelir. Bu sizi sevgi dolu ilişkinizde cinsel uyarılmadan, sakin ve rahat bir konuma taşır. Langeslag bunu kanepenizde rahatlıyormuşsunuz, stresinizden arınıyormuşsunuz gibi düşünün diyor.

PEKİ, BİRİNİ ROMANTİK OLARAK SEVDİĞİMİ NASIL ANLARIM?

Bağlılık, muhtemelen, farklı ilişki türlerinde de deneyimlenen, bütün aşk türleri arasında en yaygın olanıdır. Fakat arkadaşlık ilişkisi ile âşık olmayı ayırt etmemize yardımcı olan asıl şey bu üç aşamanın benzersiz bileşimidir. Eğer karşınızdaki kişiden etkileniyorsanız, onu arzu ediyorsanız ve onunla rahat ve güvenli bir bağ kuruyorsanız size bir haberimiz var: siz âşık olmuşsunuz.

“Kurduğumuz birçok farklı bağ türü ile aşk arasında kesin bir çizgi var mı bilmiyorum, fakat karşı tarafla cinsel yakınlık kurma isteği kesinlikle bir faktör.” diyor davranışsal sinirbilimci Profesör Zoe Donaldson.

 Fakat aşkın bu kadar basite indirgenebileceği konusunda bilim insanları arasında bir fikir birliği yok.

“Bilim bize yararlı bir görüş sağlayabilir. Aşkın karmaşalarını ayrıştırmaya çalışmak edebiyatta yakaladığımız aşk nüansını kaçırmamıza sebep olabilir.” diye ekliyor Donaldson.

Langeslag “İnsanların tutkulu olduklarında genellikle cinsel arzu yaşadıklarını biliyoruz. Her zaman değil tabii, birine hayranlık duymadan, tutku beslemeden de cinsel arzu hissedilebilir.” diyor.

Langeslag, araştırmasında, aşkın beyindeki farklı görünümlerini öğrenmek için nöro tarama teknolojisi kullanmıştır.

Fakat bu farklılıkları henüz tam olarak bilmiyoruz

“Farklı aşk oluşumlarının beyinde farklı sinirsel izleri vardır. ‘Beynin bir bölümü arzuyla ilgiliyken bir bölümü bağlılıkla ilgili’ gibi basit bir durum söz konusu değildir. Bütün bu oluşumlarda hissediyor, düşünüyor ve davranıyorsunuz. Yani beyninizin tamamı bu üç oluşumla ilgileniyor, ama biraz farklı şekillerde. Fakat bu farklılıkları henüz tam olarak bilmiyoruz.” diyor.

HERKES ÂŞIK OLABİLİR Mİ?

“Hepimiz bağlılık oluşturma yeterliliğine sahibiz. İnsanların güvenli ve güvensiz bağlanma gibi farklı bağlanma şekilleri vardır. Ayrıca insanların nevrotiklik gibi kişilik çeşitliliği de bağlanma şekillerine işaret ediyor.” diyor davranışsal sinirbilimci Profesör Steven Phelps.

Bilim insanları bir tarafın kendini daha çok âşık hissettiği hassas ilişkilerde hormonların da etkili olduğunu söylüyorlar. 2017’de yapılan bir araştırmada, araştırmacılar, ilişkilerini düşündükten sonra daha fazla âşık olan kişinin tükürüğünde oksitosin seviyesini daha yüksek bulurlarken, daha az âşık kişinin daha düşük seviyede oksitosin salgıladığını bulmuşlardır.

Kişilik özellikleri de bir noktada kişinin diğer insanlarla nasıl ilişkiler kuracağını etkiliyor. Örneğin, pozitif gelişim psikoloğu Profesör Saeideh Heshmati’ye göre, yüksek düzeyde nevrotiklik gösteren bireyler daha kısa süreli ilişkiler kuruyor. Fakat aynı zamanda, nevrotiklik uyumluluğun yanında, kişinin aşkı anlama ve aşka olan farkındalığını da arttırıyor.

PEKİ, YA HAYVANLAR ÂŞIK OLABİLİR Mİ?

İnsanlar sosyal olarak tek eşlidir. Uzun süreli romantik ilişkiler kurarlar, ancak ömür boyu tek eşli olabilen bazı kır farelerinin aksine, bizim nadiren tek bir cinsel partnerimiz olur.

Buna rağmen mutemelen düşündüğünüzden daha fazla hayvan hayatlarında tek eşlilik gösteriyor. “Kır farelerinden zehirli kurbağalara, hatta çiklet balığı gibi bazı balık çeşitlerine kadar tek eşlilik gösterebilen bir sürü canlı türü bulunmaktadır. Bu davranışı sergileyen hayvanlar üzerinde daha çok çalışmalıyız.” diyor Phelps.

Tek eşli bağlılık ilişkisi ile aşk ilişkisi arasındaki fark incedir ve tek eşlilik türler arasında daha az yaygındır.

Yine Phelps “Bağlanma birçok tür için, keyif vermeyi ve acıyı önlemeyi içeren biyolojik bir süreçtir. Bence bize özgü olan, bunu alıp kişiye özel olarak ona neyin keyif vereceğini veya acı vereceğini düşünmeye dair ince bir fikir ekliyor olmamızdır.” diyor.

NİSANAZ BİNGÜL

 

Bu makaleyi paylaş
Yazan Selen Kargu
Selen Kargu, bireylerin psikolojik sağlığını ve yaşam kalitesini artırmaya odaklanmış uzman bir psikologdur. Farklı terapi yöntemlerini kullanarak, danışanlarına duygu yönetimi, stresle başa çıkma ve kişisel gelişim konularında destek sağlar. Özellikle çocuk ve ergen psikolojisi, aile terapisi ve bilişsel davranışçı terapi alanlarında derinlemesine bilgiye sahiptir ve bu uzmanlığı ile bireylerin ruhsal sağlığını güçlendirmeyi amaçlamaktadır.
Yorum Yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir