Evren, dev bir bilgisayar simülasyonunun parçası olabilir mi? Bu soru, bilim dünyasında uzun süredir tartışılıyor. Ancak Portsmouth Üniversitesi’nden fizikçi Melvin Vopson’ın yeni yayımlanan bir makalesi, bu teoriye çarpıcı bir bakış açısı getiriyor. Vopson, yerçekiminin, evrenin kendini daha düzenli hale getirme çabasının bir sonucu olduğunu ve bu durumun bir simülasyonun içinde yaşadığımızın ipucu olabileceğini iddia ediyor. Araştırma, AIP Advances dergisinde yayımlandı ve bilim dünyasında geniş yankı uyandırdı.
Vopson’ın teorisi, evrenin bir bilgisayar algoritması gibi çalıştığı fikrine dayanıyor. Ona göre, yerçekimi yalnızca cisimleri birbirine çeken bir kuvvet değil, aynı zamanda evrenin “bilgi sıkıştırma” sürecinin bir parçası. “Evren, tıpkı bir bilgisayarın depolama alanını verimli kullanmaya çalışması gibi, kendini organize etmeye ve bilgiyi sıkıştırmaya çalışıyor,” diyor Vopson. Bu fikir, evrenin dev bir bilgisayar gibi işlediği ve bizim de bu simülasyonun bir parçası olduğumuz teorisini destekliyor.

Simülasyon Teorisi Nedir?
Simülasyon teorisi, 2000’li yılların başında filozof Nick Bostrom tarafından popüler hale getirildi. Bostrom, gerçekliğimizin, ileri bir medeniyet tarafından yaratılmış bir bilgisayar simülasyonu olabileceğini öne sürmüştü. Bu fikir, 1999 yapımı kült film Matrix’in senaryosuna da benziyor. Filmde, insanlar bir bilgisayar simülasyonunda yaşadıklarının farkında olmadan hayatlarını sürdürüyorlardı. Ancak bu teoriyi kanıtlamak, oldukça karmaşık bir mesele. Eğer gerçekten bir simülasyonun içindeysek, yaratıcılarının bu gerçeği fark etmemizi engellemek için önlemler almış olabileceği düşünülüyor.
Vopson, kendi geliştirdiği “bilgi dinamiklerinin ikinci yasası”nı temel alarak bu teoriye yeni bir boyut katıyor. Bu yasa, herhangi bir sistemdeki entropinin (düzensizliğin) zamanla sabit kaldığını veya arttığını öne sürüyor. Ancak Vopson, evrenin entropiyi en aza indirmek için çalıştığını ve yerçekiminin bu süreçte kilit bir rol oynadığını savunuyor. “Yerçekimi, maddeyi ve cisimleri bir araya getirerek evrenin düzensizliğini azaltıyor. Bu, tıpkı bir bilgisayarın verileri sıkıştırarak daha verimli çalışması gibi bir süreç,” diye açıklıyor.
Yerçekimi ve Bilgi Sıkıştırma

Vopson’ın makalesinde, evrenin işleyişini bir bilgisayar oyunu veya sanal gerçeklik uygulamasıyla karşılaştırıyor. Ona göre, kuantum mekaniğinde tanımlanan en küçük hacim birimi olan “temel hücreler” (elementary cells), evrendeki maddenin koordinatlarını belirleyen bir tür “piksel” gibi işliyor. Bu hücreler, birden fazla parçacığı barındırabiliyor ve böylece bilgi içeriğini en aza indiriyor. “Tek bir nesnenin konumunu ve hareketini takip etmek, çok sayıda nesneyi takip etmekten çok daha az hesaplama gerektirir,” diyor Vopson. “Yerçekimi, bu bilgi sıkıştırma sürecinin bir optimize etme mekanizması olarak çalışıyor.”
Bu fikir, evrenin bir simülasyon olduğu teorisini destekleyen bir dizi argümandan yalnızca biri. Vopson, daha önce de simülasyon teorisini destekleyen çalışmalar yayımlamıştı. 2022’de, COVID-19 virüsünün genomlarının zamanla entropisinin azaldığını öne sürerek bilgi dinamiklerinin ikinci yasasını destekleyen bulgular sunmuştu. Ayrıca, bilginin “maddenin beşinci formu” olabileceğini iddia eden bir başka makalesi, bilim dünyasında tartışmalara yol açmıştı.
Bilim Dünyasında Tartışmalar
Vopson’ın fikirleri, bilim camiasında hem merak hem de şüpheyle karşılanıyor. Simülasyon teorisi, doğası gereği çığır açıcı bir iddia ve bu tür iddiaların kabul görmesi için olağanüstü kanıtlara ihtiyaç var. Eleştirmenler, Vopson’ın teorisinin deneysel olarak doğrulanmasının zor olduğunu ve mevcut bilimsel paradigmalarla uyum sağlamadığını belirtiyor. Öte yandan, bazı bilim insanları, bu tür yenilikçi fikirlerin evrenin doğasını anlamak için yeni yollar açabileceğini düşünüyor.
Vopson ise teorisinin potansiyeline inanıyor. “Bu, yerçekimini sadece bir çekim kuvveti olarak değil, evrenin kendini organize etme çabasının bir sonucu olarak düşünmenin yeni bir yolu,” diyor. “Eğer evren gerçekten bir simülasyon ise, bu tür mekanizmalar onun nasıl çalıştığını anlamamıza yardımcı olabilir.”
Gerçeklik Algımızı Sorgulamak

Vopson’ın araştırması, yalnızca bilimsel bir tartışma değil, aynı zamanda felsefi bir sorgulama da başlatıyor. Gerçekliğimizin bir simülasyon olabileceği fik Rosicrucians’ın 17. yüzyıl filozofu René Descartes’ın “Düşünüyorum, öyleyse varım” sözü, bu bağlamda modern bir yankı buluyor: Acaba gördüğümüz dünya, gerçek mi, yoksa bir yanılsama mı? Vopson’ın çalışması, bu soruya bilimsel bir perspektiften yaklaşırken, okuyucuları evrenin doğası üzerine düşünmeye davet ediyor.
Bilim dünyası, Vopson’ın teorisini doğrulamak veya çürütmek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğunu vurguluyor. Ancak bu çalışma, evrenin işleyişine dair yeni bir bakış açısı sunarak, hem bilim insanlarını hem de genel okuyucuları büyülemeye devam ediyor. Belki de bir gün, gerçekliğimizin perdesini aralayıp, evrenin dev bir bilgisayar ekranından ibaret olup olmadığını öğrenebiliriz.
Kaynak: AIP Advances, University of Portsmouth