Dünya’nın okyanusları, mavi yüzüyle tanıdığımız bu gezegenin alametifarikası olsa da, bilim insanları onun çok uzun bir süre boyunca bambaşka bir renkte, yeşilin hâkimiyetinde olduğunu ortaya koydu. Japonya’daki Nagoya Üniversitesi’nden araştırmacıların Nature Ecology & Evolution dergisinde yayımlanan yeni bir çalışması, Dünya’nın erken dönemlerinde okyanusların neden yeşil bir tonda parladığını ve bu rengin nasıl yeniden hayat bulabileceğini gözler önüne seriyor. Milyarlarca yıl önce, fotosentez yapan siyanobakteriler ve okyanusların kimyasal yapısı, gezegenimize “Soluk Yeşil Nokta” adını verecek kadar belirgin bir yeşillik katmıştı. Ve şimdi, iklim değişikliğinin etkisiyle, bu yeşil tonlar okyanuslara geri dönüyor gibi görünüyor.
Soluk Mavi Nokta’dan Soluk Yeşil Nokta’ya
5 Eylül 1977’de, NASA’nın Voyager 1 uzay aracı, Güneş Sistemi’ni terk ederken Dünya’ya son bir kez dönüp baktı ve o unutulmaz “Soluk Mavi Nokta” fotoğrafını çekti. Carl Sagan’ın bu isimle ölümsüzleştirdiği görüntü, Dünya’yı güneş ışınlarının içinde asılı, uzayın sonsuz karanlığında küçücük bir nokta olarak gösteriyordu. Ancak bu mavi görüntü, Dünya’nın yalnızca son 600 milyon yılına ait bir portre. Bundan önceki milyarlarca yıl boyunca, Dünya’nın okyanusları maviden çok yeşildi. Nagoya Üniversitesi’nden bilim insanları, bu yeşil rengin kaynağını siyanobakterilere ve erken Dünya koşullarına dayandırıyor.
Bugün okyanusların maviliği, atmosferde güneş ışığının Rayleigh saçılımı ve suyun yansımasıyla şekilleniyor. Ancak Dünya’nın ilk birkaç milyar yılında, okyanusların kimyasal bileşimi bu tabloyu kökten değiştiriyordu. O dönemde okyanuslarda bol miktarda bulunan demir hidroksit, mavi ışığı soğururken, su kırmızı ışığı yutuyordu. Bu etkileşim, geriye bir “yeşil ışık penceresi” bırakıyordu. İşte bu pencere, siyanobakterilerin fotosentez süreçlerini şekillendirdi ve okyanuslara yeşil bir renk kattı.
Siyanobakterilerin Yeşil Dansı
Siyanobakteriler, bitkiler gibi klorofil kullanarak fotosentez yapar; kırmızı ve mavi ışığı soğururken yeşili yansıtır. Ancak bu organizmaların bir sırrı daha var: “Fikobilin” adı verilen pigmentler. Bu pigmentler, kırmızı ve yeşil ışığı soğurarak siyanobakterilerin hayatta kalma stratejisini güçlendiriyor. Çalışmanın başyazarı Taro Matsuro ve ekibi, erken Dünya’daki ışık spektrumunu modelleyerek, bu pigmentlerin neden evrimleştiğini anlamaya çalıştı. Bulgular çarpıcı: Arkeen dönemi koşullarını taklit ettiklerinde, fikobilin pigmentlerine sahip siyanobakteriler daha hızlı büyüdü. Bu, evrimin bu pigmentleri tercih ettiğini ve okyanusların yeşil tonunu pekiştirdiğini gösteriyor.
Matsuro, New Scientist’a verdiği demeçte, “Eğer o dönemde atmosfer bugünkü gibi olsaydı, okyanusun yansıttığı yeşil ton, Rayleigh saçılımının mavisiyle birleşerek mavimsi-yeşil bir renk oluştururdu,” diyor. Üstelik o dönemde okyanusların yüzey alanı bugünkünden daha genişti, bu da yeşilin gezegenin genel görünümündeki etkisini artırıyordu.

Yeşilin Geri Dönüşü
Dünya’nın okyanusları, karmaşık yaşamın şafağından bu yana mavi bir çehreye sahip olsa da, bu durum sonsuza dek sürmeyebilir. İklim değişikliği, okyanusların rengini bir kez daha değiştirmeye başladı. MIT’nin 2019’da yaptığı bir çalışma, yüzyılın sonunda okyanusların yarısının yeşile dönebileceğini öngörmüştü. 2023’te yayımlanan bir takip çalışması ise bu değişimin çoktan başladığını doğruladı: Son 20 yılda, Dünya okyanuslarının %56’sı gözle görülür şekilde yeşillendi. Bunun sebebi, artan sıcaklıkların fitoplankton popülasyonlarını patlatması. Fitoplanktonlar, siyanobakteriler gibi yeşil pigmentler içeriyor ve okyanusların yüzeyinde biriken bu mikroskobik canlılar, suyu yeniden yeşile boyuyor.
Değişim Doğanın Sabit Kuralı
Dünya’nın okyanusları, milyarlarca yıl boyunca geçirdiği dönüşümlerle bize şunu hatırlatıyor: Doğada hiçbir şey durağan değil. Bir zamanlar demir hidroksit ve siyanobakterilerin şekillendirdiği yeşil okyanuslar, bugün iklim değişikliğinin etkisiyle yeniden aynı renge bürünüyor. Bu değişim, gezegenimizin kırılgan dengesini ve yaşamın uyum yeteneğini gözler önüne seriyor. Belki de bir gün, uzaydan bakan bir göz, Dünya’yı tekrar “Soluk Yeşil Nokta” olarak adlandırır. Okyanusların bu renk dansı, hem geçmişimizi hem de geleceğimizi anlamak için bize eşsiz bir pencere sunuyor.