Kirstie Phillips ve eşi, uzun süre çocuk sahibi olmayı denediler fakat başarılı olamadılar. İkisi de sağlıklı ve aktif olmalarına rağmen Kirstie’nin yumurtalıklarının düzgün çalışmadığı ortaya çıktı. Bu durum onu, evlerindeki zararlı kimyasalların neden olabileceğini düşündüğü bir araştırmaya yönlendirdi.
Zararlı Kimyasalların Etkileri:
Kirstie, evlerindeki kokulu mumlar ve oda spreylerinin hormonal dengesizliklere yol açabileceğini öğrendi ve bunları kullanmayı bıraktı. Hormonal dengesizlik, cinsel isteksizliğe, metabolizmanın yavaşlamasına, saç dökülmelerine, vücut sıcaklığının düşmesine, kalp hastalıklarına da neden olmaktadır. Vücut yıkama jelleri ve nemlendiricilerde bulunan ve doğurganlık sorunlarıyla ilişkilendirilen ‘kalıcı kimyasallar’ (PFAS) içeren ürünlerden de vazgeçti. Tek kullanımlık plastikler ve yapışmaz pişirme kaplarını kullanmayı durdurdular.
- PFAS (Per ve Polifloroalkil Maddeler): PFAS, pek çok ev eşyasında ve endüstriyel üründe kullanılan kimyasallardır. Su geçirmez kumaşlar, yapışmaz kaplamalar, yangın söndürme köpükleri ve bazı gıda ambalajlarında bulunurlar. Bu kimyasallar, vücutta birikerek hormonal dengesizliklere ve doğurganlık sorunlarına yol açabilirler.
- Bisfenol-A (BPA): BPA, plastik ürünlerin üretiminde kullanılan bir kimyasaldır. Bebek biberonları, su şişeleri, gıda kapları ve makbuzlarda bulunabilir. BPA, vücutta östrojen hormonunu taklit ederek hormonal dengeleri bozabilir ve doğurganlık sorunlarına yol açabilir.
- Fitalatlar: Fitalatlar, plastik ürünlerin esnekliğini artırmak için kullanılan kimyasallardır. Evlerdeki kokulu ürünlerde, sabunlarda, losyonlarda ve bazı oyuncaklarda bulunabilirler. Fitalatlar, üreme sistemine zarar vererek yumurta kalitesini düşürebilir ve sperm kalitesini bozabilir.
Kirstie, iki yıl sonra tüp bebek tedavisi ile hamile kaldı. Bu süreçte kimyasal maruziyetini azaltmanın vücudunun kendini düzenlemesine yardımcı olduğuna inanıyor. Bu tedaviden bir yıl sonra ise doğal yollarla yeniden hamile kaldı.
ABD’de doğurganlık oranları tarihsel olarak en düşük seviyelerde. CDC verilerine göre, 2023’te kadın başına düşen doğurganlık oranı 1.62’ye geriledi. Oysa nüfusun sabit kalabilmesi için bu oranın 2 olması gerekiyor. Kadınların 30’lu yaşlarına kadar gebelik denemelerini ertelemeleri ve zararlı kimyasalların artan etkisi bu düşüşte önemli rol oynuyor.
Frontiers in Endocrinology dergisinde yayınlanan 2015 tarihli bir araştırmaya göre , zararlı kimyasallara maruz kalmayı durdurmak, maruziyetin ne kadar sürdüğüne ve hangi foliküllerin etkilendiğine bağlı olarak yumurtalıklardaki hasarı tersine çevirmeye yardımcı olabilir.
Ancak ftalatları tamamen ortadan kaldırmak ulaşılamaz bir hedeftir.
Bilimsel Araştırmalar ve Uyarılar:
Bilim insanları, yıllardır tencere ve tavadan yağmurluklara kadar birçok üründe bulunan ‘kalıcı kimyasalların’ vücudun üreme hormonlarına zarar verebileceğini belirtiyor. Bisfenol-A (BPA) ve fitalatlar, kadınlarda daha düşük yumurta verimi ve erkeklerde zayıf meni kalitesiyle ilişkilendirildi. Bu kimyasallar, plastik kaplar, bebek şişeleri, makbuzlar, kokular, sabunlar ve losyonlarda bulunuyor.
- PFAS ve Doğurganlık: Mount Sinai Hastanesi’nde yapılan bir çalışma, PFAS kimyasallarına yüksek maruz kalmanın, klinik gebelik ve canlı doğum olasılığını düşürdüğünü ortaya koydu. Dr. Nathan Cohen, gebelik planlayan kadınların bu kimyasalların zararlı etkilerinin farkında olmaları ve maruziyetten kaçınmaları gerektiğini vurguladı.
- BPA ve Doğurganlık: BPA, östrojen hormonunu taklit ederek yumurtaların olgunlaşmasını ve rahmin sağlıklı bir şekilde gebeliği sürdürebilmesini engelleyebilir. Yüksek BPA maruziyeti, düşük yapma riskini artırabilir ve doğurganlık şansını azaltabilir.
- Fitalatlar ve Doğurganlık: Fitalatlar, inflamasyon (iltihap) ve oksidatif stres yoluyla vücuttaki DNA ve proteinlere zarar verebilir. Bu da yumurtalıkların sağlıklı yumurta üretme kapasitesini düşürebilir ve yumurtalık yetmezliğine ve dolayısıyla kısırlığa yol açma potansiyeli de vardır.
Kirstie Phillips’in hikayesi, zararlı kimyasalların azaltılmasının doğurganlık üzerindeki potansiyel olumlu etkilerini gözler önüne seriyor. Bu hikaye, kimyasal maruziyetin üreme sağlığı üzerindeki etkilerini daha fazla anlamamıza yardımcı oluyor ve farkındalık yaratıyor.