Yıllar süren başarısız dış politikalar ve ağır vergiler yüzünden 1215 yılında İngiltere Kralı John, ülkenin güçlü baronlarının isyan etme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Baskı altında, kendisinin ve İngiltere’nin gelecekteki tüm krallarının hukukun üstünlüğünü kabul edeceği Magna Carta veya Büyük Ferman olarak da bilinen bir özgürlük sözleşmesini imzaladı.
Başlangıçta başarılı olmamasına rağmen, bu sözleşme 1216, 1217 ve 1225’te üzerinde yapılan birtakım değişikliklerle birlikte yeniden yayınlandı ve en sonunda İngiliz genel hukuk sisteminin temelini oluşturdu. Daha sonraki nesiller, tıpkı 1776’da Amerika Birleşik Devletleri’nin kurucularının kuruluş yasalarını İngiliz kraliyetinin himayesinden kurtulmaları olarak görmeleri gibi, Magna Carta’yı baskıdan kurtulmanın ve özgürlüğün sembolü olarak kutlamaya başladılar.
Magna Carta’nın Tarihi ve Anlamı
II.Henry’nin ve Aquitaine’li Eleanor’un en küçük oğlu John, iç savaş tehdidi altında böyle bir karar alan ilk kral olmasına rağmen, vatandaşlarına bir sözleşme yoluyla imtiyazlar tanıyan ilk İngiliz kralı değildi. 1100’de tahta geçtikten sonra Henry, diğer yetkilerin suiistimal edilmesinin sınırlandırılmasının yanı sıra vergilendirmeyi ve kilise gelirlerine el konulmasını sınırlandıracağını belirttiği yazılı bir Taç Giyme Beyannamesi yayınladı.
Ancak Henry, kendi koyduğu bu kurallara uymadı ve baronların bu kuralların uygulanmasını sağlayacak gücü yoktu. Ne var ki daha sonra İngiliz Haçlı Seferlerini finanse etmelerinin ve Üçüncü Haçlı Seferleri sırasında Almanya imparatoru VI. Henry’nin elinde tutsak olarak bulunan John’un kardeşi ve selefi olan Aslan Yürekli Richard olarak da bilinen I.Richard için fidye ödemelerinin sonucu olarak daha fazla nüfuz elde ettiler.
1199 senesinde Richard varis bırakmadan öldüğünde, John, ölen erkek kardeşi Britanya Dükü Geoffrey’nin küçük oğlu olan yeğeni Arthur ile taht kavgasına girişmek zorunda kaldı. Arthur’u destekleyen Fransa Kralı II.Richard ile yapılan bir savaştan sonra John iktidardaki yerini sağlamlaştırmayı başardı. Ancak muhtemelen John’un emriyle öldürülen Arthur da dahil olmak üzere mahkumlara yaptığı acımasız muamele birçok eski destekçisini kızdırdı. 1206 yılında John’un Fransa ile yeniden savaşa girmesi, diğer bölgelerin yanı sıra Normandiya ve Anjou düklüklerini kaybetmesine yol açtı.
Magna Carta’yı Kim, Neden İmzaladı?
1208’de Papa III. Innocent ile aralarında patlak veren kan davası, John’un prestijine daha da çok zarar verdi. Ve John İngiliz tarihinde aforoz edilen ilk hükümdar oldu. John’un kaderini daha sonra VIII. Henry ve I. Elizabeth de paylaştı. John, savaş alanında kendisine katılmayan baronlardan askerlik yerine ödenen para olan bir tür vergi talep ederek kasasını doldurmaya ve kaybettiği itibarını yeniden kazanmaya çalıştı. Bu zamana kadar, Papa’nın John’un ilk muhalefeti üzerine Canterbury başpiskoposu olarak atadığı Stephen Langdon, baronların huzursuzluğunu iktidara yönlendirmeyi başardı ve imtiyazlar için krala artan bir baskı uyguladı.
1215’te müzakerelerin durma noktasına gelmesiyle iç savaş patlak verdi ve John’un uzun süredir düşmanı olan baron Robert FitzWalter’ın önderliğindeki isyancılar Londra’nın kontrolünü ele geçirdi. Köşeye sıkışmış olan John, teslim oldu ve 15 Haziran 1215’te şimdi Surrey ilçesinde yer alan, Thames Nehri’nin yanındaki Runnymede’de Baronların Şartları adı verilen bir belgede yer alan maddeleri kabul etmek zorunda kaldı.
Dört gün sonra, gerekli değişikliklerin yapılmasının ardından kral ve baronlar belgenin Magna Carta olarak bilinen resmi bir versiyonunu yayınladılar. Bir barış antlaşması olarak tasarlanan bu sözleşme hedeflerinde başarısız oldu ve üç ay içinde İngiltere’de iç savaş başladı. 1216’da John’un ölümünün ardından dokuz yaşındaki oğlu ve halefi III. Henry’nin danışmanları, Magna Carta’yı en tartışmalı maddelerden bazılarını çıkararak yeniden yayınladı ve bu sayede daha fazla çatışmayı önledi. Belge 1217’de ve 1225’te yeniden yayınlandı. Magna Carta’nın daha sonraki her basımı bu son 1225 versiyonuna uygun yapıldı.
Magna Carta’nın Önemi
Latince yazılmış, Büyük Ferman olarak da bilinen Magna Carta, Avrupa tarihindeki ilk yazılı anayasadır. Antlaşmada yer alan 63 maddeden pek çoğu baronların ve diğer nüfuzlu vatandaşların çeşitli mülkiyet haklarıyla ilgiliydi. Ve bu durum, antlaşmayı oluşturan kişilerin sınırlı niyetlerini ortaya koyuyordu. Antlaşma yüzyıllar boyunca elit sınıflara fayda sağlamışken, İngiliz vatandaşların çoğunluğunun yönetimde uzun bir süre söz hakkı olmadı.
Bununla birlikte İngiliz mevzuatının iki önemli tasarrufu olan Haklar Bildirisi (1628) ve Haksız Yakalama ya da Tutuklamayı Yasaklayan Kanun (1679), 39. ve 40. Maddeye atıfta bulunmaktadır. 39. Maddeye göre “hiçbir özgür insan yok yere tutuklanamaz veya mallarına yasal olmayan yollarla el konulamaz”. 40. Maddeye göre ise “adalet hiç kimseye satılamaz, hiç kimseden esirgenemez ve ertelenemez”. Ayrıca bu mevzuat, İngiltere ve Amerika’nın gelecekteki hukuk sistemleri üzerinde de büyük ölçüde etkili oldu.
1776’da asi Amerikalı sömürgeciler Amerikan Devrimi arifesinde İngiliz kraliyetinden talep edecekleri özgürlük ve bağımsızlık için model olarak Magna Carta’yı örnek aldılar. Magna Carta’nın izleri özellikle İnsan Hakları Beyannamesi’nde, ABD Anayasası’nda ve en çok da 39. Maddeyi hatırlatan ve “Yasal olmadığı takdirde hiçbir kimse yaşam, özgürlük ve mülkiyet hakkından yoksun bırakılamaz.” ifadesini içeren anayasanın Beşinci Ek Maddesi’nde açıkça görülmektedir. Birçok eyalet anayasasındaki kimi fikirler ve ifadeler doğrudan bu tarihi belgeye dayanmaktadır.
Orijinal Magna Carta Nerede?
Günümüzde 1215 Tarihli Magna Carta’nın dört orijinal kopyası bulunmaktadır. Bunlardan biri Lincoln Katedrali’nde, biri Salisbury Katedrali’nde ve diğer ikisi ise British Museum’da (İngiltere Müzesi’nde) yer almaktadır.
Bunlarda ilginizi Çekebilir
Roma İmparatorluğu’nu Alt Üst Eden Bir Yetimin Hikayesi
Hital PAÇACI