Pompeii’nin antik sakinlerinin kimlikleri, yapılan yeni DNA analizleri ile şaşırtıcı bir şekilde yeniden tanımlandı. Bu çalışmalar, Vezüv Yanardağı’nın MS 79 yılındaki yıkıcı patlaması sonucu hayatını kaybeden kişilerin yaşam öykülerini yeniden yazıyor. Araştırmacılar, bu bulguların, modern dönemdeki yanlış varsayımların antik Roma’da yaşayan insanlar hakkında yanıltıcı sonuçlara yol açtığını gösterdiğini belirtiyor.
Vezüv Yanardağı’nın patlamasıyla kül tabakası altında kalan Pompeii’de, birçok kurbanın vücut pozisyonları, ölüm anındaki halleriyle korunmuştu. Yüzyıllar boyunca bu kişilerin yumuşak dokuları çürüdü ve geriye kalan boşluklar, daha sonra alçıyla doldurularak, kurbanların kalıpları oluşturuldu. Bu kalıpların içindeki küçük iskelet parçalarından, araştırmacılar 14 farklı bireyin DNA’sını çıkararak, ataları, cinsiyetleri ve genetik ilişkileri hakkında bilgi edindiler.
Araştırma ekibi, bireylerin cinsiyet ve aile ilişkilerinin, geleneksel yorumlarla uyuşmadığını ve modern cinsiyet rolleri ile ilgili varsayımların, geçmiş verileri doğru anlamak için güvenilir bir yöntem olmadığını ortaya koydu. Örneğin, bir yetişkin ve bir çocuğun, altın bilezik takan bir anne ve çocuğu olduğu düşünülürken, aslında birbirleriyle ilgisiz yetişkin bir erkek ve çocuk oldukları belirlendi. Bu çift, 1974 yılında Altın Bilezik Evi olarak bilinen bir konutta bulunmuş ve dört kişilik bir ailenin parçası oldukları düşünülmüştü. Ancak, yeni analizler evde bulunan iki yetişkin ve iki çocuğun birbirleriyle ilgisiz erkekler olduğunu ortaya koydu.
IFLScience’a konuşan araştırma ortak yazarı David Caramelli, bu tür yanlış varsayımların ortaya çıkmasının sıkça yaşandığını belirterek, “Geçmişte yaşayan bireyleri incelediğimizde, çoğu zaman ‘utandırıcı’ durumlarla karşılaşıyoruz” dedi. Caramelli, ayrıca “ailenin aslında bir aile olmadığı ve iki kızdan birinin erkek olduğu keşfi gerçekten şaşırtıcıydı” diye ekledi.
Bunun yanı sıra, Cryptoporticus Evi olarak bilinen bir yapıda birbirine sarılarak ölen iki birey daha önce kız kardeşler olarak yorumlanmıştı, ancak analizler en az birinin erkek olduğunu ortaya koydu. Araştırmacılar, bu tür bulguların, mücevherlerin kadınlıkla ilişkilendirilmesi veya fiziksel yakınlığın biyolojik ilişki göstergesi olarak kabul edilmesi gibi uzun süredir devam eden yorumlara meydan okuduğunu belirtti.
Antik cesetlerin genetik mirasına dair yapılan daha derin analizler, antik Roma’nın küresel bağlantılarını da aydınlatarak daha fazla şaşırtıcı bilgi sağladı. Caramelli, “Genel olarak, bu bireylerin ağırlıklı olarak doğu Akdeniz’den gelen göçmenlerin soyundan geldiklerini keşfetmek ilginçti, bu da Roma İmparatorluğu’nun kozmopolit yapısını vurguluyor” dedi. Kendisi ve meslektaşları şu anda Pompeii’deki 168 bireyin DNA’sını daha analiz ediyorlar ve bu sonuçların “daha kesin ve tam bir nüfus panoraması sunacağını” söylüyor.
Çalışma, Current Biology dergisinde yayımlandı.