Çoğu zaman başkalarının yanında gereğinden fazla tedirgin veya huzursuz oluruz. Peki, neden böyle hissederiz?
Hepimiz bu tür korkulara aşinayız. Örneğin, bir toplantıya katıldınız. Tanıdığınız kişilerle dolu bir odada bile konuşurken kaygılı olabilirsiniz. Farklı düşündüğünüzü hissettiğinizde, daha da huzursuz ve korunmasız hissedersiniz. Tepkinizin dışarıdan nasıl göründüğüne dair endişeler kapınızı çalar:
- Çok mu ısrar ettim?
- Söylediklerim rahatsız edici miydi?
- Kendimi savunurken saldırgan mı oldum?
Bu tür endişeler genellikle hafif düzeyde sosyal kaygılardır. Daha büyük kaygılarınızı düşünün: Öfkelenmek, topluluk önünde konuşmak, çaresizlik anları, zor bir patronla konuşmak, başkalarının bedeniniz hakkında düşündükleri, sevmediğiniz insanlarla bir arada olmak…
Bu korkuların bazıları normal kabul edilebilir. Bazı insanlar sizi incitmek, aşağılamak veya sömürmek isteyebilir. Eğer bir grup tarafından sistematik olarak aşağılanmış, taciz edilmiş veya saldırıya uğramışsanız, temkinli olmanız anlaşılabilir bir durumdur.
Güvende hissetme ihtiyacı, tüm hayvanların en temel ihtiyacıdır. Tehditler karşısında güçlü durabilmek hayati önem taşır. Bu tepki, fizyolojide “savaş ya da kaç” olarak adlandırılır ve her canlı, hayatta kalma içgüdüsü ile bu tür durumlar karşısında bir tepki verir.
Genelde korkularımız yersizdir ve başkaları tarafından fark edilmez veya önemsenmez. Fark edilse bile, çoğu zaman kolayca çözüme kavuşturulabilir.
Gerçekten üzerine gidilecek bir durum varsa – bir çatışma, bozulmuş anlaşma, ihanet – bu sorunlar endişelenmeden, şeffaf ve özgüvenli bir şekilde çözülebilir. Endişe, olaylara verdiğimiz tepkiyle birlikte gelir; bazen faydalıdır, ancak genelde düşünceyi ketler ve çatışmaları körükler.
Burada iki tür hata yaparız: Başkalarının bizim hakkımızda ne düşündüğünü umursamamak veya gereğinden fazla düşünmek. İkisinde de dengeyi bulmak önemlidir.
Çoğunlukla ikinci hata, yani gereksiz endişe daha yaygındır. Bu endişe hayatımızı zorlaştırır.
Başkalarının sizin hakkınızda düşündüklerinin sizde yarattığı endişe, gerginlik ve huzursuzluğu düşünün. Vücudunuzdaki tepkilere dikkat edin: Kalp atışlarınızın hızlanması, midenizdeki kasılmalar… Zihninizdeki tehditleri abartan ve çözümleri görmezden gelen düşünceleri fark edin.
Gereksiz endişelerin size maliyetini düşünün. Bu endişeler, zamanınızı boşa harcar ve sizi çatışmaya sürükler. Bu endişelerden kurtulmayı isteyip istemediğinizi düşünün.
Kendinize şu sözleri söyleyin: “Endişemi kontrol edebileceğim ve kendimi ifade etmek için en doğru yolu bulacağım.” Kendinize şu ifadeyi tekrarlayın: “Bana saldırsanız bile, ben hala iyi olacağım.” Bu düşüncenin ve iyi hislerin içinize işlemesine izin verin.
Bu uygulamayı önce sizi seven insanlarla, sonra tarafsız kişilerle ve en sonunda zorlandığınız kişilerle deneyin. Gerçekten endişelenecek bir şey varsa, endişeye yer verin. Yoksa, anlamsız korkular olmadan güçlü bir şekilde devam edin.
Başkalarıyla etkileşim kurarken bu yaklaşımı deneyin. Bir aile üyesi, arkadaş, tarafsız bir kişi veya sizi zorlayan biriyle konuşurken gereksiz endişe, tehdit veya tedirginlik olmadan konuşabilir misiniz? Bu özgürlük duygusunun ve güvenin tadını çıkarın. Korkmadığınızda nasıl daha rahat, sabırlı ve açık olduğunuzu fark edin.
Bu yöntemlerle sosyal kaygılarınızı azaltabilir ve daha sağlıklı iletişim kurabilirsiniz.