Birinci Dünya Savaşı döneminde milyonlarca insanı etkileyen ve aniden kaybolan ensefalitis lethargica, yani uyku hastalığı gizemi hala çözülmeyi bekliyor. Bu esrarengiz hastalığın kökenine dair yeni teoriler keşfedin.
Birinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında dünya genelinde bir milyondan fazla kişiyi etkileyen bu hastalık, bir anda kayboldu ve yüzyıldır gizemini koruyor. Peki, bu hastalığa ne sebep oldu?
Hastalığın Belirtileri ve Seyri
1917 yılında Viyana’da bir nörolog tarafından ilk kez tanımlanan hastalık, başlangıçta grip benzeri belirtiler gösteriyordu, ancak benzerlikler burada sona eriyordu. İlk birkaç hafta içinde bazı hastalar hiç uyuyamazken, bazıları ise sadece yemek yemek için birkaç dakikalığına uyanabiliyordu. İlk aşamada hastaların yaklaşık yarısı hayatını kaybetti, ancak hayatta kalanlar daha da kafa karıştırıcı semptomlar sergiledi.
İyileşen bazı kişiler, işlerine geri döndükten sonra bile hareketlerinde yavaşlama, katılık ve gözlerinde sabitlenme gibi belirtiler göstermeye başladı. Zamanla bu durum ilerledi ve birçok kişi konuşma veya hareket etme yetisini kaybederek donuk bir hale geldi.
Yeni Teoriler ve Araştırmalar
Peki, bu hastalığın sebebi ne olabilir? Bir hastalığın kökenini bulmak, göründüğü kadar basit değildir. HIV’in AIDS’e veya HPV’nin rahim ağzı kanserine neden olduğu gerçeğine ulaşmak uzun zaman aldı. Ensefalitis lethargica için de benzer bir durum söz konusu.
Hastalığın ani başlangıcı ve ardından kaybolması, bazı araştırmacıları bunun bir enfeksiyonla ilişkili olabileceğini düşünmeye yöneltti. İspanyol gribi bu dönemde ortaya çıkmıştı, ancak ensefalitis lethargica vakaları daha erken başlamıştı. Beyinlerinde influenza virüsüne rastlanmamış olması da bu teoriyi zayıflatıyordu.
600’den fazla hastanın kayıtlarını incelediğimizde, yalnızca %32’sinin hastalıktan önceki yıl grip benzeri bir hastalık geçirdiğini ve %1’den azının aile üyelerinin etkilendiğini gördük. Bu nedenle, grip enfeksiyonu teorisi tek başına pek inandırıcı görünmüyor.
Çevresel Faktörler ve Otoimmün Teori
1917 yılı, Birinci Dünya Savaşı’nın getirdiği büyük insan, silah ve malzeme hareketliliği ile oldukça hareketli bir yıldı. Belki de yeni kullanılan bir kimyasal madde suçluydu. Ancak çalışmalarımızda belirli maddelerle çalışan kişilerle bir bağlantı bulamadık.
Son yıllarda, ensefalitis lethargica için yeni bir teori öne sürüldü: Otoimmün süreçler. Bu teoriye göre, vücudun doğal savunma mekanizmaları beyne saldırmış olabilir. Otoimmün hastalıklar vücudun farklı bölgelerinde görülebilir; pankreastaki hücrelere karşı gelişen reaksiyon tip 1 diyabete, tiroit bezindeki hücrelere karşı antikorlar Graves hastalığına neden olabilir.
Beyinde, bu tür otoimmün reaksiyonlar yıkıcı olabilir ve son yıllarda multipl sklerozun da bir bağışıklık sistemi sorunu olduğunu kabul ettik. Otoimmün ensefalit, beyin hücrelerine saldıran belirli antikorların bulunduğu bir durumdur. Ensefalitis lethargica teşhisi konan hastaların neredeyse yarısının otoimmün ensefalit olabileceğini bulduk, ancak bugünkü tanımlamalarımıza uymuyordu.
Enfeksiyon ve Otoimmün Bağlantısı
Bazı otoimmün durumlar, enfeksiyonlar tarafından tetiklenebilir. Vücudun tanıdığı bir şeye benzeyen bir enfeksiyon, bağışıklık sisteminin kendine saldırmasına neden olabilir. Bu durumda, bir enfeksiyonun bu hastalığı tetiklemiş olması mümkündür.
Bu gizemi çözmek, gelecekte benzer nörolojik salgınlara karşı hazırlıklı olmamız için önemlidir. Son hayatta kalan hastanın yirmi yıl önce öldüğü düşünüldüğünde bile, ensefalitis lethargica’nın kökenini anlamak, benzer bir salgının tekrarlanmasını önlemek açısından kritik öneme sahiptir.