Medeniyetlerin Beşiği Mezopotamya Hakkında Bilgiler

salihpalandoken
salihpalandoken - Salih Palandöken
Okuma süresi 9 Dakika

Mezopotamya, Dicle ve Fırat nehirleri arasında yer alan güneybatı Asya’nın bir bölgesidir ve insan uygarlığının başlangıcına ev sahipliği yapan bir bölge olarak hem iklim hem de coğrafya açısından çok elverişlidir. Mezopotamya, tarihinde zaman kavramı, matematik, tekerlek, yelkenli, haritalar ve yazı gibi dünyayı değiştiren pek çok önemli buluşu barındırır. Mezopotamya, aynı zamanda tarihte binlerce yıl boyunca pek çok farklı bölge ve şehirlerden çeşitli yöneticiler tarafından yönetildiği bilinen bir bölgedir.

Mezopotamya Nerede?

Mezopotamya, güneybatı Asya’nın bazı kısımlarını ve Doğu Akdeniz çevresindeki toprakları içeren ve günümüzde Orta Doğu olarak bilinen bölgede yer almaktadır. Bu bölgede yeryüzünde bilinen en eski insan uygarlıklarından olan ilk toplumların pek çok şey icat etmiş olması nedeniyle Mezopotamya, “Medeniyetin Beşiği” olarak da bilinen Bereketli Hilal’in bir parçasıdır.

Mezopotamya kelimesi, ortasında veya arasında anlamına gelen “meso” ve nehir anlamına gelen “potamos” kelimelerinden oluşur. Dicle ve Fırat nehirleri arasındaki verimli vadilerde yer alan bu bölge, günümüzde Irak, Kuveyt, Türkiye ve Suriye’ye ev sahipliği yapmaktadır.

Medeniyetlerin Beşiği Mezopotamya
Mezopotamya Haritası

Mezopotamya Medeniyeti

İnsanlar ilk olarak Paleolitik çağda Mezopotamya’ya yerleşti. MÖ 14.000 yılına gelindiğinde, bölge halkı dairesel evlerin bulunduğu küçük yerleşim yerlerinde yaşıyordu. Beş bin yıl sonra bu evler, Dicle ve Fırat nehirlerine yakın olması sayesinde geliştirilen sulama tekniklerinin yanı sıra, hayvanların evcilleştirilmesinin ve tarımın gelişiminin ardından çiftçi topluluklarını oluşturdu. Tarımsal gelişim, daha önce Halaf kültürünü özümsemiş olan egemen Ubeyd kültürünün bir eseriydi.

Antik Mezopotamya

Bu dağınık tarım toplulukları, eski Mezopotamya bölgesinin kuzey kesiminden başlayarak güneye yayıldılar. Sümerliler tarafından inşa edilen, modern insanların şehir olarak tanımlayacağı yapıyı oluşturana kadar birkaç bin yıl boyunca da büyümeye devam ettiler.

Uruk, tarihi MÖ 3200’lere dayanan bu şehirlerin ilkiydi. Ticaret ve fetihlerden elde edilen zenginlikler üzerine inşa edilmiş, kamusal sanat eserleri, devasa sütunlar ve tapınaklar içeren kerpiç bir metropoldü. Bu şehir, en kalabalık döneminde 50.000 kişilik bir nüfus barındırıyordu.

Sümerler, aynı zamanda ayrıntılı kayıt tutmak üzere kullandıkları eski yazı dili olan çivi yazısını da icat etmişlerdir. MÖ 3000 yılında Mezopotamya, Sümer halkının sıkı kontrolü altındaydı. Sümer uygarlığının içinde aynı zamanda birkaç ademi merkeziyetçi şehir devleti de yer alıyordu: Eridu, Nippur, Lagash, Uruk, Kiş ve Ur.

Birleşik Sümer uygarlığının ilk kralı Kish’li Etana olarak kayda geçmiştir. Ne var ki Etana’nın gerçekte var olup olmadığı bilinmemektedir, çünkü Etana ve MÖ 2100 yılı civarında yapılan Sümer Kralları Listesi’nde yer alan pek çok hükümdar aynı zamanda Sümer mitolojisinde de yer almaktadır. Etana’yı şehir devleti Uruk’un kralı olan Meskiaggasher izlemiştir. MÖ 2750 yılı civarında ise Lugalbanda adlı bir savaşçı bölgenin kontrolünü ele geçirmiştir.

Medeniyetlerin Beşiği Mezopotamya
Mezopotamya’da Bulunan Dara Antik Kenti

Gılgamış

Gılgamış Destanı’na konu olmuş olan efsanevi Gılgamış’ın, Lugalbanda’nın oğlu olduğu söylenmektedir. Gılgamış’ın MÖ 2700 yılı civarında Uruk’ta doğduğuna inanılıyor. Gılgamış Destanı, en eski büyük edebiyat eseri ve İncil’deki bazı öyküler için ilham kaynağı olarak kabul edilir.

Bu destansı şiirde Gılgamış, bir arkadaşıyla birlikte Mezopotamya mitolojisinde tanrıların ülkesi olarak bilinen Sedir Ormanı’na bir maceraya çıkar. Arkadaşı öldürüldüğünde, Gılgamış sonsuz yaşamın sırrını keşfetmek için bir arayış içine girer ve şunu keşfeder: “Aradığın hayatı asla bulamazsın çünkü tanrılar insanı yarattığında, yaşamını kendi elinde tutmasına ve ölümün onun hayatının bir parçası olmasına izin verdiler.”

Kral Lugalzagesi, MÖ 2334’te Sami bir ırk olan Akad’ların hükümdarı Sargon’a yenilen Sümerlerin son kralıydı. Başlangıçta müttefiklerdi, birlikte Kish şehrini fethetmişlerdi, ancak Lugalzagesi’nin paralı askerlerden oluşan Akad ordusu, nihayetinde Sargon’a sadıktı.

Medeniyetlerin Beşiği Mezopotamya
Kral Gılgamış

Sargon ve Akadlar

Akad İmparatorluğu MÖ 2234-2154 yılları arasında günümüzde Büyük Sargon olarak anılan hükümdarın önderliğinde varlığını sürdürmüştür. Bu imparatorluk, merkezi hükümete sahip dünyanın ilk çok kültürlü imparatorluğu olarak kabul edilmiştir.

Sargon’un geçmişi hakkında pek fazla bilgi yoktur. Ancak efsanelere göre Sargon’un yaşamı, İncil’deki Musa’nın öyküsüne benzemektedir. Sargon başlangıçta Kish kralı için çalışan bir subaydı ve Akad şehrini kendisi kurmuştu. Uruklular Kish şehrini işgal ettiğinde, Sargon Kish şehrini onların elinden kurtardı ve fetihlerine devam etmesi için teşvik edildi.

Sargon, imparatorluğunu askeri yollar kullanarak genişletti ve Sümer’in tamamını fethederek bugünkü Suriye’ye kadar ilerledi. Sargon döneminde, Mezopotamya sınırlarının ötesindeki ticaret büyüdü ve mimari yapılar daha sofistike bir hal aldı. Bunun en güzel örneği tepesi düz olan ve basamakları bulunan piramit şeklindeki ziggurat adı verilen yapılardır.

Medeniyetlerin Beşiği Mezopotamya
İlk Düzenli Orduyu Kuran Devlet: Akadlar

Gutiler

Akad İmparatorluğu’nun son kralı olan Shar-kali-sharri M.Ö. 2193 yılında vefat etti ve Mezopotamya’da bir asır boyunca kontrolü ele geçirmek için mücadele eden farklı gruplar yüzünden huzursuzluklar yaşandı. Bu gruplar arasında Zagros dağlarında yaşayan barbarlar olarak bilinen Gutiler de yer alıyordu. Guti yönetimi, imparatorlukta ciddi bir gerilemeye neden olan düzensiz bir dönem olarak kabul edilir.

Ur-Nammu

M.Ö. 2100 yılında Ur şehri yeni bir imparatorluk kurmak için bir hanedan oluşturmaya çalıştı. Uruk şehrinin lideri olan Utu-hengal’in Gutileri mağlup etmesinin ardından Ur şehrinin kralı Ur-Nammu, Sümer halkını tekrar başa geçirmeyi başardı.

Kayıt tutulmaya başlandığından beri tarihte ilk defa Ur-Nammu döneminde Ur-Nammu Yasası adında bir kanunname düzenlendi. Ur-Nammu M.Ö. 2004 yılında hem Elamitler hem de Amorlular tarafından saldırıya uğradı ve yenildi.

Medeniyetlerin Beşiği Mezopotamya
Kral Ur-Nammu’nun Heykeli

Babiller

Başkent olarak Babil’i seçen Amoritler kontrolü ele aldı ve Babil’i kurdu. Krallar tanrılar olarak kabul edildi ve bunların en ünlüsü, MÖ 1792-1750 yılları arasında kral olan Hammurabi idi. Hammurabi, imparatorluğunu genişletmek için çaba gösterdiğinden dolayı Babiller neredeyse sürekli savaş halindeydiler.

Tarihte Hammurabi, daha çok Hammurabi Kanunları olarak bilinen ve MÖ 1772 yılı civarında tasarlanan kanunlarla tanınır. Hammurabi’nin yapmış olduğu yenilik yasaları sadece herkesin görmesi için yazmak değil, daha ziyade imparatorluktaki herkesin aynı yasalara uymasını sağlamak içindi.

Bu sayede valilerin kendi yasalarını çıkarmalarının da önüne geçilmiş oldu. Kanunlar aynı zamanda her vatandaşa adil davranıldığını garanti altına almak için uygulanabilecek cezaları da kapsıyordu. MÖ 1750 yılında Elamitler Ur şehrini fethetti. Bu fetih hem Amorit iktidarının hem de Sümer kültürünün sonu anlamına geliyordu.

Medeniyetlerin Beşiği Mezopotamya
Antik Kent Babil

Hititler

Anadolu ve Suriye civarında yaşayan Hititler, MÖ 1595 yılı civarında Babilleri fethetti. İzabe, Hititlerin tarihe yapmış olduğu önemli bir katkıydı ve bu sayede Hititler, imparatorluklarını daha da genişletmelerini sağlayacak olan daha sofistike silahlar icat ettiler. Ancak en sonunda teknolojilerini kendilerine saklama çabaları başarısız oldu ve diğer imparatorluklar da onların seviyesine erişmeyi başardı.

Hititler, Babil’i yağmaladıktan kısa bir süre sonra çekilip Kassitler şehrinin kontrolünü ele geçirdi. Mezopotamya, Hititlerin yönetimi altındayken Hindistan ve Avrupa’dan pek çok göç aldı ve atların arabalara koşulmasıyla birlikte seyahatler de hızlandı. Kassitler ise birkaç nesil boyunca kendi kültürlerini koruduktan sonra en sonunda dayanamadılar ve Babil uygarlığında asimile oldular.

Medeniyetlerin Beşiği Mezopotamya
Hitit Devleti

Mezopotamya Tanrıları

Mezopotamya’da, müritlerinin birkaç ana tanrıya ve binlerce küçük tanrıya taptığı çok tanrılı bir din inanışı vardı. Üç adet ana tanrıları bulunuyordu: bilgelik ve büyü tanrısı olan Ea (Sümerce: Enki), gökyüzü tanrısı olan Anu (Sümerce: An) ve insanların kaderlerini elinde tutan, toprak, fırtına ve tarım tanrısı olan Enlil (Ellil). Ea, hem Gılgamış Destanı’nda hem de Büyük Tufan’da insanlığın yaratıcısı ve koruyucusu olarak geçmektedir.

İkinci hikayeye göre, Ea insanları çamurdan yaratmıştı ancak Tanrı Enlil bir sel yaratarak insanlığı yok etmek istiyordu. Ea, insanlara bir gemi yaptırdı ve bu sayede insan ırkı yok olmaktan kurtuldu. Bu hikaye pek çok insana bir yerden tanıdık gelebilir. Cennet Bahçesi, Büyük Tufan ve Babil Kulesi gibi bir sürü Mezopotamya’ya özgü dini hikaye İncil’de yer almaktadır ve Mezopotamya dini hem Hristiyanlığı hem de İslamiyet’i etkilemiştir.

Hital Paçacı

İleri Okuma

Bu makaleyi paylaş
Yazan salihpalandoken Salih Palandöken
Salih Palandöken, teknoloji dünyasının nabzını tutan deneyimli bir teknoloji editörüdür. Özellikle yapay zeka, büyük veri, ve yazılım geliştirme gibi alanlarda derin bilgi birikimi ve analiz yeteneği ile tanınır. Kariyeri boyunca, sektördeki yenilikleri yakından takip ederek okuyucularına en güncel ve kapsamlı bilgileri sunmuştur. Ayrıca, teknoloji trendlerini ve dijital dönüşüm süreçlerini sade bir dille anlatma konusunda uzmanlaşmıştır. Salih, teknolojinin günlük hayata etkilerini incelerken, aynı zamanda iş dünyası için stratejik öneriler sunan makaleleriyle de dikkat çeker.