Yapay zekâ (AI), bir fırtına gibi geliyor; ama bu fırtına, geçmiştekilerden farklı olarak, sessizce ve derinden vuruyor. Robotların fabrika bantlarında işçilerin yerini aldığı günler geride kaldı; şimdi hedefte, gökdelenlerin cam odalarında çalışanlar var. Şaşırtıcı olan şu: Zenginliğin ve eğitimin kaleleri sayılan şehirler, bu kez en kırılgan olanlar olabilir. Peki, bu sessiz darbe, kimin tahtını sallayacak ve kimler gölgeden sıyrılıp sahneye çıkacak?
Beyaz Yakalıların Kıyameti: AI’nin Yeni Av Sahası
Otomasyonun hikâyesi, genelde paslanmış fabrika bacaları ve terk edilmiş kasabalarla anlatılır. ABD’nin “pas kuşağı” ve küçük yerleşimleri, robotların ve ucuz iş gücünün kurbanı oldu. Ancak yapay zekâ, bu kez rotayı tersine çeviriyor. Brookings Institution’ın OpenAI araçlarını inceleyen araştırması, çarpıcı bir gerçeği ortaya koydu: AI, bilişsel yetkinlik gerektiren işleri hedef alıyor. San Francisco’nun kod yazan dahileri, New York’un finans sihirbazları, Washington DC’nin bürokrat ordusu… Hepsi, makinelerin gölgesinde bir gelecekle yüzleşiyor.
Bu, sadece bir iş kaybı değil; bir yaşam biçiminin kökünden sorgulanması. İstanbul’un gökdelenlerle dolu finans merkezleri, İzmir’in teknolojiyle iç içe geçmiş sahil bölgeleri gibi zengin ve genellikle büyükşehirlere özgü alanlar, bu dalgadan en çok etkilenenler olabilir. Öte yandan, Antalya’nın turizm işçileri ya da Adana’nın sokak esnafı, ofis kulelerinin gölgesinden uzak oldukları için şimdilik nefes alabilir. Acaba bu, şehirler arasındaki yerleşik düzeni altüst edecek bir tersine dönüş mü işaret ediyor? Yapay zekâ, beton ve camın hükümdarlarını tahtlarından indirip, göz ardı edilmiş Anadolu kasabalarına mı umut ışığı yakıyor?
Kazanç ve Kayıp Dengesi: Zenginlerin İkilemi
Tablo, ilk bakışta basit gibi dursa da, altında karmaşık bir gerçeklik gizliyor. Mark Muro’nun Brookings Metro’daki analizi, bu dönüşümün iki yüzünü gözler önüne seriyor. Evet, AI işleri yutabilir; ama aynı zamanda servet de yaratıyor. Teknoloji devlerinin hissedarları, üst düzey yöneticiler ve yeniliklerin öncüleri, tam da bu “tehdit altındaki” şehirlerde yaşıyor. San Jose’de bir yazılımcı işini kaybederken, Silikon Vadisi’nin zirvesindeki bir milyarder AI sayesinde servetini katlayabilir. İstanbul’da bir teknoloji girişimcisi işsiz kalırken, Levent’teki gökdelenlerde bir CEO yeni bir altın çağın kapısını aralayabilir. Londra’da bir finans uzmanı koltuğunu makineye kaptırırken, City’nin elitleri kârlarını üçe katlayabilir. Bu, zengin şehirlerin hem av hem de avcı olduğu tuhaf bir paradoks.
Öte yandan, yoksul bölgeler bu bolluktan nasiplenemiyor. AI’nin verimlilik vaatleri, Türkiye’nin Doğu Anadolu’daki köylerine, Hindistan’ın kırsal kasabalarına ya da Brezilya’nın ücra mahallelerine ulaşmıyor. Eşitsizlik, böylece yeni bir katman kazanıyor: Teknolojik sıçrama, zaten güçlü olanı daha da yüceltirken, geride kalanları karanlıkta bırakıyor. Soru şu: Bu çelişki, İstanbul’un, Tokyo’nun ya da New York’un gökdelenlerini bir iç hesaplaşmanın eşiğine mi sürükleyecek, yoksa bu şehirlerde beklenmedik bir dayanışma mı filizlenecek?
Küresel Satranç Tahtası: Çevirmenlerden Hizmet Devrimine
Yapay zekânın etkisini anlamak için somut bir sahneye zoom yapalım: çevirmenler. Oxford Üniversitesi’nden Pedro Llanos-Paredes ve Carl Benedikt Frey’in çalışması, makine çevirisinin acımasız gücünü gözler önüne seriyor. ABD’de makine çevirisi kullanımı her yüzde 1 arttığında, çevirmen istihdamı büyümesi 0,7 puan geriliyor. 2010-2023 arasında, bu, 28 bin potansiyel işin buharlaşması demek. Çevirmenler için bir son gibi görünse de, bu hikâyenin öteki yüzü küresel bir umut barındırıyor.
Dil, ticaretin görünmez duvarıydı. Google Translate gibi araçlar, bu duvarı yıkarak hizmet sektörünü yeniden tanımlıyor. Hindistan’da bir çağrı merkezi çalışanı, Vietnam’da bir yazılımcı ya da Nijerya’da bir girişimci, İngilizce’yi AI sayesinde kusursuzca kullanıp küresel pazara atılıyor. Frey’in çalışmasındaki sözleri çarpıcı: “Üretim bitti, hizmet sektörü gelişmekte olan ülkelerin tek çıkış yolu.” AI, ABD’deki bir çevirmenin kâbusu olurken, Asya ya da Afrika’daki bir gencin biletini kesiyor. Bu, sadece bir iş kaybı değil; küresel güç dengelerinin yeniden yazılması.
Politik Körlük: Trump’ın Gölge Oyunu
Bu noktada, sahneye politik aktörler giriyor. ABD’de Donald Trump, fiziksel malların ticaretine kafayı takmış bir lider olarak, tarifelerle “yabancı tehdidi” savuşturma peşinde. Öte yanda, Hindistan’da Narendra Modi, dijital ekonomi hamleleriyle ülkesini bir teknoloji merkezine dönüştürmeye çalışıyor, ama o da AI’nin sessiz ayak seslerini ne kadar fark ediyor? Almanya’da ise Olaf Scholz, endüstriyel mirasını koruma telaşında, makinelerin gölgesinde kalan beyaz yakalıları görmezden gelebiliyor. Asıl savaş, gözlerimizin önünde, yazılımların ve hizmetlerin evreninde yaşanıyor. AI’nin Londra’nın finans kulelerini, Tokyo’nun teknoloji üslerini vurması, bu şehirlerin kalelerinde çatlaklar açabilir; ama bu, kırsal bölgelerin ya da gelişmekte olan ülkelerin kesin zaferi demek değil. Liderler, fabrikanın dumanına ya da seçim vaatlerine bakarken, bulutların ötesindeki veri akışını kaçırıyor. Bu, geçmişin savaşını yeniden oynama hevesi mi, yoksa geleceğin tehdidine karşı bir körlük mü? Zaman, kimin haklı olduğunu hepimize gösterecek.
Haritanın Yeniden Çizilişi: Kim Ayakta Kalacak?
Yapay zekâ, bir makine devriminden çok daha fazlası; bu, bir coğrafi ve toplumsal deprem. Zengin şehirler, tahtlarını koruma telaşında; ama bu kez düşman, ne bir rakip ülke ne de ucuz iş gücü. Düşman, kendi yarattıkları bir zekâ. Öte yandan, kenarda kalmış bölgeler, bu kaostan sıyrılıp yeni bir rol kapabilir mi? Çevirmenlerin hikâyesi, bize şunu öğretiyor: AI, birilerini batırırken, başkalarını yüzdürebilir. Belki de mesele, kimin kaybedeceği değil; kimin bu yeni dünyada kendine yer bulacağı.
İstanbul’un gökdelenleri mi ayakta kalacak, yoksa Anadolu’nun kasabaları mı sessizce yükselecek? Londra mı direnecek, yoksa Hindistan’ın köyleri mi sahneye çıkacak? Harita yeniden çiziliyor ve kalem, yapay zekânın elinde. Peki, sizce bu oyunda kim kazanacak? İstanbul’un plaza çalışanları mı adapte olacak, yoksa Antalya’nın turizmcileri mi avantaj sağlayacak? AI’nin zengin şehirleri vurması bir son mu, yoksa yeni bir başlangıç mı? Gelin, bu soruları birlikte tartışalım. Düşüncelerinizi paylaşın: Siz bu yeni dünyada kendinizi nerede görüyorsunuz? Bu sessiz darbe, hepimizi nasıl şekillendirecek?