Piramitler Aslında Nasıl İnşa Edildi?

Bade Sungur
Okuma süresi 11 Dakika

Piramitleri Yahudiler inşa etmiş olamaz, çünkü piramitlerin inşa edildiği dönemde Yahudiler yoktu.İlkokuldayken, Mısır Piramitleri hakkında bir şeyler öğrendiğinizi muhtemelen hatırlıyorsunuzdur. Okulunuzun müfredatı normalden farklıysa bile; bir kitapta veyahut da bir müzede, Mısır Piramitleriyle karşılaşmışsınızdır.

Mısır’daki en yüksek piramit, bir zamanlar 146 metre yüksekliğinde olan Büyük Gize Piramididir. Ancak piramidin yüksekliği, vandallık nedeniyle 137 metreye gerilemiştir. Piramitlerin ne derecede görkemli olduğunu kafanızda canlandırabilmeniz için, 3 katlı ortalama bir binanın yaklaşık 13 metre uzunluğunda olduğunu düşünün.

Yani bu boyutlardaki bir piramit 32 katlı bir bina uzunluğunda olurdu. Peki çözmesi güç olan bu gizemli piramitlerin yapımından kim sorumlu?

Piramitleri kim inşa etti?

Asıl meseleyi derinlemesine ele almadan önce, Piramitlere Giriş dersi ile başlayalım. Şu an itibariyle, Mısır’da yaklaşık 80 piramit var. Bunlardan en eskisi Memfis şehrinin kuzeyindeki Sakkara’da yer alan Zoser Piramididir.

Piramit, milattan önce 2630’da, Firavun Zoser için inşa edilmiştir. Mısır’ın nispeten daha ünlü piramitleri ise, Kahire’nin dışında yer alan Gize şehrindedir. Bunlara örnek olarak, Dünya’nın 7 harikasından biri olan Keops ve Kafre Piramidi verilebilir.

Antik Mısırlılar, ölümden sonraki yaşama inanan ilk uygarlıklardan biriydi. Ölümü, yaşamın sona ermesi olarak değil; bir kesinti olarak görürlerdi.

Bir firavun öldüğünde, ruhunun, ya da “ka”sının, bir parçasının vücuduyla bütün olarak kaldığına inanıyorlardı. Medya sayesinde bilinir hale gelen mumyalama işlemi de, hala hayatta olduğunu düşündükleri firavunlarının bedenlerini muhafaza edebilmek için yapılıyordu.

Firavunun ruhunun, bedenine geri dönmesini ve bedene yeniden hayat vermesini umut ediyorlardı. Firavunun “ka”sının da istekleri hiç bitmiyordu. Bu yüzden ölü firavunların yanına altın taslar gibi pahalı şeyler, yemek ve mobilya da gömerlerdi.

Konu inanca geldiğinde, Mısırlıların hiç şakası yoktu. Firavun hayatta olduğu sürece, onu Gök Tanrısı Horus’un vücut bulmuş hali olarak görüp saygı duyarlardı. Öldüğünde ise onu,Osiris (doğurganlığın ve yer altının tanrısıdır) olarak görürlerdi.

Piramitler, uzun süre dayanıklı kalabilmeleri için inşa edilmiştir.

Yapımında çoğunlukla taş kullanılan piramitlerin merkezini inşa etmek için kireçtaşı kullanılırken, beyaz kireçtaşı ise dış kaplamada ve iç duvarlarda kullanılmıştır.

İç duvarlarda pembe granit de kullanılmış, zemin için ise zaman zaman bazalt ve kaymaktaşından yararlanılmıştır. Zaman zaman “Taş Devleti” olarak anılan Mısır’da taş sıkıntısı pek yaşanmamıştır.

Kullandıkları bazaltı zaman zaman Mısır Batı Çölü’nün büyük vahalarından olan Feyyum Vahası’ndan getirten Mısırlılar, kaymaktaşını ise Nil Nehri’nin doğu yakasındaki Luksor şehrinden temin ediyorlardı.

Bir “Antik Tekonoloji” danışmanı olan Denys Stocks, Experiments in Egyptian Archaeology: Stoneworking Technology kitabında, 16.3 tonluk bir bloğu taşımak için 45 işçiye, 2750 kilogramlık bir blok içinse 8 işçiye ihtiyaç duyulacağına inandığını belirtiyor.

Bir piramidi tamamlamak o zamanlar 20-30 yıl sürüyordu. Uzun zaman boyunca, piramitlerin, zalim firavunların emri altındaki köleler tarafından inşa edildiği düşünülüyordu. Bu asparagasın başlıca sorumlusu ise; Büyük Gize Piramidinin inşasında sürekli çalıştırılan ve her üç ayda bir yenilenen 100.000 kölelik ekibinin yer aldığını yazan, Yunan tarihçi Heredot’tur.

BBC ise ; Büyük Gize Piramidi’nin yapılmasını emreden, Mısır’ın Firavunu Keops’un, bu büyüklükte bir köle gücüne sahip olmasının imkansız olduğunu ve bu büyüklükte bir grubun aynı anda çalışmasının imkansız olduğunu savunuyor.

Mısır piramitleriyle ilgili tüm mitlerin bu zamana kadar gelmesinde Hollywood filmlerinin de payı yadsınamaz.1956 yapımı epik bir film olan On Emir gibi bazı filmler, inşaatlarda kölelerin çalıştığını gösteriyordu.

Ortalıkta dolaşan bir başka yanlış söylenti de, piramitleri Yahudilerin inşa ettiğiydi.

Bu yalan ortaya ilk kez, İsrail Başbakanı Menahem Begin’in 1977’de Kahire Milli Müzesi’ne yaptığı bir ziyaret sırasında ortaya attığı iddialarla çıktı. Kudüs İbrani Üniversitesi Arkeoloji Enstitüsünde bir profesör olan Amihai Mazar ise, Begin’in iddialarını saçmalık olarak değerlendirip reddediyor.

Mazar, “Piramitleri Yahudiler inşa etmedi, çünkü piramitler inşa edildiği sırada Yahudiler yoktu” diyor. Washington D.C. merkezli  Biblical Archaeology Review dergisinde bir editör olan Dorothy Resig ise, bu yanlışlığın Exodus’taki şu ayetin bahsettiği şeylerden kaynaklanabileceğinden bahsediyor: “Ve Mısırlılar, İsrailoğulları’nı onlara yıpratıcı işler yükleyerek köleleştirdiler. Firavun onları, binalar inşa etmeleri için çalıştırdı.”

Ayet tam olarak böyle demese de, ne demek istediğini anlamışsınızdır. Tabii bir de piramitlerin uzaylılar tarafından inşa edildiğini düşünenler var ki… bu fikrin bahsi bile insanda derin bir iç çekme isteği uyandırıyor.

Bu kapsamlı teoriyi şu şekilde açıklayabiliriz:

Antik Uzaylılar teorisine inanan insanlar, Birleşik Krallıkta yer alan Stonhenge gibi bir çok antik yapının da uzaylılar tarafından yapıldığına inanıyor. İnsanların neye inanıp inanmayacaklarına karar vermek kimseye düşmez, ancak piramitlerin içinde yer alan grafitiler gibi birçok kanıt, uzaylılardan çok ayrı bir hikaye anlatıyor.

Bu kanıtlar ayrıca arkeologların; piramitlerin mimarları ve onların yaşamları hakkında daha iyi bir fikre sahip olmamızı sağlıyor. BBC ayrıca, arkeologların Büyük Gize Piramidinin arkasındaki iş gücünün geçici işçiler ve birincil işçiler olmak üzere iki gruptan oluştuğu konusunda hemfikir olduklarını belirtiyor.

Taş ocaklarında çalışan, nakliyeci veya duvar ustası olarak çalışan yaklaşık 4000 birincil işçi vardı. Bir piramit köyünde, aileleriyle birlikte yaşıyorlardı. Geçici işçilerden oluşan grup ise, rampalar inşa eden, alet edevatları bileyen, harç karan, ve yemek, kıyafet ve yakıt teminini sağlayan 16000 ila 20000 işçiden oluşuyordu.

Bu grup da, piramit köyünün dışında yer alan ayrı bir kampta kalıyordu. Nil’in durumu da piramidin inşaatında hesaba katılması gereken önemli bir unsurdu. Mark Lehner ve arkeolog Zahi Hawass, piramitlerin inşasında yıl boyunca çalışan kemik bir ekibin olduğuna, ancak yaz sonu-güz başı gibi Nil’in taştığı zamanlarda, daha  büyük bir iş gücünün kullanıldığına inanıyorlar.

Arkeologlar, inşaat işçilerinin kaldığı kamplar ve köyler hakkındaki her şeyi henüz öğrenemedi. Ancak 1999-2002 yılları arasında arkeolog Lehner tarafından yapılan kazılar konuya biraz daha ışık tuttu.

İşçilerin, kışla yatağı işlevi gören çamur rampalarında uyudukları ortaya çıktı. Bu yataklar 2000 kişi kapasiteli büyük bir yurt olarak düşünebileceğimiz yatakhanelerde yer alıyorlardı. Bu yatakhanelerde, aynı zamanda bakır işlemek ve yemek yapmak için alanlar da bulunuyordu.

2016’da arkeolog ve Mısırbilimci Yukinori Kawae, bir Nat Geo Live programı sırasında seyircilere seslendi. Yaptığı konuşmada, piramitlerin dışından birçok şey anlaşılabilse de; piramitlerin içinin, inşa tekniklerine dair çok fazla bilgi sunmadığını söyleyen Kawae, piramitlerin iç yapısının potansiyel inşa tekniklerine nasıl ışık tutabileceğine dair üç hipotez geliştirmiş.

Örneğin, piramidin içinin dikey bir düzene oturtulmuş bloklardan yapılması, içeride düz rampaların kullanılmış olması ihtimalini ispatlayacaktı.

Onun edindiği bulgular ise, oldukça farklıydı

Kawae ve bir kısmı bilgisayar uzmanlarından oluşan takımı, Gize piramidine iki buçuk saatlik bir tırmanıştan sonra bir mağaraya açılan bir yarık buldular.

Takımın, tırmanırken taşıyabilecekleri kadar hafif bir lazer tarayıcıları yoktu. Ancak yine de 20 dakikalık bir video çekmeyi başardılar. Bu videodaki kareleri daha sonra 300.000 ayrı 3 boyutlu görüntüye parçalayan ekip; bu görüntüler sayesinde mağaranın, kum ve enkazı saklamak için kullanıldığını öğrendi. Kawae, oda yöntemi olarak adlandırılan bu yöntemin Mısır şehirlerinin ve tapınaklarının inşasında da kullanıldığını belirtti.

Piramit inşaatında çalışan işçiler neyle besleniyordu?

Görünüşe göre etle araları bir hayli iyiydi. O denli iyiydi ki, çiftliklerden işçilere et ihtiyaçlarını karşılamaları için günlük 21 inek ve 23 koyun gönderilirdi.

Balık da diyetlerinin bir parçasıydı ve bira da tüketirlerdi. Ve her ne kadar piramit inşaatında çalışan insanların köle olmadıklarını belirtmiş olsak bile, piramitlerin inşasının da bir bedeli olduğunu söylemek gerek. İşçilerin cesetlerinin keşfi, birçoğunun Artirit’ten muzdarip olduğunu ortaya koyuyor. Ayrıca bel omurlarının da aşınma ve yıpranmadan etkilendiği belli oluyor.

Daha önce de bahsettiğimiz gibi, bu piramitleri inşa edebilmek için inanılmaz miktarlarda taşa ihtiyaç duyuluyordu. Bu kadar çok sayıda taşı taşıyabilmek için, Mısırlıların bir etkili çözüm üretmeleri gerekiyordu.

12. Handedanlığın bir üyesi olan Cehutihotep’in mezarındaki çizim, 172 adamın 60 tonluk kaymaktaşını bir kızakla çekişini resmediyor. Bu çizim, uzmanlara taşıma işleminin nasıl yapıldığıyla ilgili daha iyi bir fikir sunuyor.

Sıcak çöl boyunca taş taşımak için kullandıkları bu kızaklar, aslında uçları kalkık odun plakalardan ibaretti. Son teknoloji ürünü olmayan bu kızaklar, yine de hayatlarını bir nebze daha kolaylaştırıyordu. Kızakları sürüklemesi kolay olsun diye de kumu ıslatırlardı.

Konu ölçümleme olduğunda da bir nebze eski kafalıydılar.

Cetvel kullanmazlardı, ancak bir “arşın” orta parmaktan dirseğe olan uzaklığı, bir nevi rehber görevi gören karış ise başparmak yanda olmak üzere elin genişliğini ifade ederdi. Arşını genelde, temel taslak boyunca on arşınlık direk delikleri kazdıklarında ve alanı genel bir hizaya oturttuklarında kullanırlardı.

Piramidin kenarlarının da kuzey-güney ve doğu-batı eksenlerine paralel olması gerekiyordu. How Stuff Works’e göre, bunu başarmak için doğaya güvenmek zorunda kalmışlardı, çünkü kullanabilecekleri pusulaları yoktu.

Yıldızların hareketleri, hangi yönün kuzey olduğunu anlamalarına yardımcı oldu. Yıldızların doğuşunu ve batışını tanımlamak içinse mesafe kestirme çubukları ve güneşin gölgesini kullandılar.

Oldukça becerikliydiler. Engineering the Pyramids isimli kitabında Dr. Richard Parry, kayaları askıya alan ve birkaç kişi tarafından yuvarlanabilmelerini sağlayan beşik benzeri bir makine kullanmış olabilecekleri varsayımında bulunuyor.

Bir Japon inşaat firması olan Obayashi Co., 1996’ta 2.5 tonluk bir bloğun 18 adam tarafından dakikada 18 metre hızla taşınıp taşınamayacağını test etti, ve test olumlu sonuç verdi. 2013’te ise, Fransız arkeolog Pierre Tallet ve ekibi Kızıldeniz kıyısında bir bölge olan Vadi el Carf’taki bir mağarada, Merer adındaki bir piramit yetkilisinin papirüs yazılarını buldu.

Bu papirüsler piramitlerin arkasındaki ekibin (özellikle de iş bakır elde etmeye gelince), ne kadar gelişmiş yöntemlerle çalıştıklarını gösterir nitelikteydi. Bu yöntem 200 metre uzunluğunda ve L şeklinde bir iskeleyi içeriyordu.

Merer’in yazıları, bu limanın; bakırın çıkarıldığı yer olan Sina Yarımadası’na doğru açılan kargo gemisi filolarını, Vadi, el Carf’a gelmeden önce korumak için kullanıldığını gösteriyor. Daha sonra da bu materyalleri, büyük gize piramidinin inşasında kullanıyorlardı.

Bunca bilgiden sonra, artık “Piramitleri uzaylılar yaptı yaa” diyen arkadaşlarınıza cevabınızı verebilirsiniz.

Mustafa Berkay Boz

Bu makaleyi paylaş
Yazan Bade Sungur
Bade Sungur, Türkiye'de aldığı eğitimle arkeoloji alanında derinlemesine uzmanlaşmış bir arkeologdur. Arkeolojik kazılarda edindiği deneyim ve bilgi birikimiyle, geçmiş medeniyetlerin izlerini gün yüzüne çıkarmakta başarılıdır. Aynı zamanda, arkeolojik içeriklerin dijital platformlardaki görünürlüğünü artırma konusunda uzmanlaşarak, arkeoloji bilgisini geniş kitlelerle paylaşmaktadır.