Bilimin Henüz Yanıtlayamadığı 5 Soru

salihpalandoken
salihpalandoken - Salih Palandöken
Okuma süresi 5 Dakika
Biz insanların zaman ölçeğine göre ışık çok hızlı bir şekilde yol alır. Işık, hızı sayesinde Dünya'dan Güneş'e 8 dakikada ve Ay'a da 1 saniyede gider. Ancak kozmosun devasa boyutlarını düşünürsek bahsettiğimiz bu hıza yavaş bile diyemeyiz.

Her şey göz önünde bulundurulduğunda çağımız  bilim ve teknoloji açısından büyüleyici bir çağ olarak görülüyor. Bilimin yanıtladığı birçok sorunun cevabına sahibiz fakat hala bir o kadar da kesin cevaplar ortaya koyamadığı sorular da mevcut, peki bu sorular nedir ve bu kadar gizemli olmalarındaki etken nelerdir?

Bilim zamanla gelişen ve çözümler üreten bir olgudur. Bu da demek oluyor ki henüz cevaplanmamış sorular olsa da hızlı gelişen teknoloji ve öğrenme yeteneği ile bu sorunlar kısa sürede cevaplanabilir hale gelmesini umuyoruz.

Dilerseniz bilimin “şimdilik” cevaplayamadığı bazı sorulara birlikte göz atalım.

1. Neden Rüya Görürüz?

Bilim insanları, uykunun hangi aşamasında gerçekleştiğine dair yaptıkları araştırmalarda rüyaların REM safhasında, yani uykunun dördüncü safhasında gerçekleştiğini bulmuşlardır. Bu safha toplam uyku süresinin yüzde 15 ila yüzde 20 ’sini oluşturur.

Ayrıca bu aşamada beynin elektrik sinyalleri vücuda o kadar güçlü verilir ki tıpkı uyanık olduğunuz zamanlardaki gibi fiziksel aktiviteler gösteririz. Bunlar bilimin açıklayabildiği kısmı.

Peki ya rüya görüyor olmamızın ve rüyada gördüklerimizin nedeni?

İşte burada bilim insanları fazla bir yanıt veremiyorlar.

Bazı görüşler, rüyaların beynimizin kısa veya uzun vadeli bilgileri sıralayıp saklaması için verdiği biyokimyasal bir reaksiyon olduğunu öne sürüyor.

Her her hâlükârda rüyalar iç dünyamızın aslında ne kadar derin ve tuhaf olduğunu kanıtlıyor.

2. Evrende Yalnız mıyız?

Bazıları evrende tek akıllı yaşam formu olduğumuzu düşünebilir. Eğer durum böyleyse hayal dahi edilemeyecek kadar büyük olan bu evrende yapayalnızız.

Bazı bilim insanları ise sadece bizim galaksimizde bile yaşanabilir gezegenlerin sayısının 40 milyara kadar çıkabileceği kanısında. Hâl böyle ise uzaylıların bizlerle aynı evrende yaşıyor olma ihtimali de büyük bir olasılık.

Gezegenimizin yaşam biçimlerinden en basit olanı dahi, modern bilim için bile çok karmaşık bir kimyasal tepkimeler ve hücreler çorbasıdır.

İnanılmaz zorlu koşullarda hayatta kalabilen bakterileri anlamaya çalışıyorken uzaylıları bulmak ve onlarla iletişime geçebilmek çok daha karmaşık olabilir. Ama yine de NASA bu konuda umutlu, önümüzdeki 10 yıl içinde yaşam izleri bulabileceklerini düşünüyor.

3. Sahip Olduğumuz Bilinç Nereden Geliyor?

Zihnimiz iç konuşmalar, kim olduğumuz ve dünyadaki amacımızla ile ilgili sorularla dolu. Bildiğimiz kadarıyla bu tür aktif bilinçliliğe sahip tek yaratıklarız.

Burada en büyük rol tabii ki beynin elinde, sahip olduğu 100 milyar sinir hücresiyle durmaksızın günlük problemler ve biyolojik işlevleri aynı anda yürütme özelliğine sahip eşsiz bir organ.

Aynı zamanda bilim insanlarının yıllardır üzerinde çalıştığı ve hâlâ soru işaretlerini de beraberinde getiren bir alan. Bilim insanları şu an biyolojik kökenlere doğru yöneliyorlar.

Şu an için bilinçliliğin öz farkındalık ve karmaşık düşünceye yönelik biyolojik süreçler koleksiyonu olarak görüyorlar.

4. Gerçeklik Gerçek mi?

Bazı bilim insanlarına göre fiziksel gerçeklik değişken bir kavramdır. Onlar için temel gerçeklik kuantum mekaniğine dayanıyor, en basitinden bir elektron bile ölçümüne bağlı olarak dalga veya parçacık özelliği gösterebiliyor, yani değişebiliyor.

Evren ise sandığımızdan fazla boyuta sahip olabilir; bu noktada temel kuvvetler onları nasıl algıladığımıza göre değişkenlik gösterebilir. Mesela yerçekimi bir boyutta en zayıf temel kuvvet olarak bilinirken diğer boyutlarda en güçlü derecede olabilir.

Göründüğü üzere ortada bu denli karmaşık bir yapı varken fizikçiler gerçeğin doğasını anlayabileceğimizden emin değiller. İhtimali en yüksek olan düşünce, evrenin binlerce boyuta sahip olduğu ve bu boyutlara ulaşmanın neredeyse imkansız olduğudur.

5) Zamanda Yolculuk Yapmak Mümkün mü?

Bilimsel gelişmeler sayesinde olacağını tahmin dahi edemeyeceğimiz durumlara tanık oluyorken, zamanda yolculuk yapma fikri pek de imkansız görünmüyor.

Bir olasılık, insanların zaman ve mekan içinde hareket etmelerine yardımcı olabilecek bir köprü olan solucan delikleri. Kimi bilim insanları solucan delikleri aracılığıyla teorik olarak galaksinin farklı yer ve zamanına gidebileceğini savunuyor.

Işık hızı ile seyahat etmeyi de düşünebiliriz, çünkü bu noktada sizin için zaman geride bıraktıklarınız ile kıyaslandığında büyük ölçüde yavaşlar. Fakat şu anki bilim hiçbir şeyin ışık hızına çıkamayacağını, çıksak bile bunun bedenlerimizi parçalarına ayırabileceğini söylemektedir.

Kara deliklerin etrafında bir yörüngede dönmek de işe yarayabilir. Buralarda yerçekimi öyle kuvvetlidir ki, zamanı yavaşlatır. Kara delik etrafındaki bir yörüngede zaman yaklaşık yarı yarıya daha yavaş geçecektir; burada sizin algınıza göre geçireceğiniz 10 yıl, Dünya’nın 20 yılına denk düşer.

Bu senaryolardan herhangi birini kurcalayarak sonunda zaman yolculuğunun yolunu bulabiliriz. Ancak işin ardındaki bilimi çözdüğümüz durumda bile zaman yolcuğunu tehlikeli ya da verimsiz kılacak bir sürü paradoksla uğraşmamız gerekecek.

Şimdilik zaman yolculuğu filmlerin ve kitapların konusu olarak kalmaya devam edecek.

Editör / Yazar: Ali Ekber ÖZGEN

Kaynak:

TAGGED:
Bu makaleyi paylaş
Yazan salihpalandoken Salih Palandöken
Salih Palandöken, teknoloji dünyasının nabzını tutan deneyimli bir teknoloji editörüdür. Özellikle yapay zeka, büyük veri, ve yazılım geliştirme gibi alanlarda derin bilgi birikimi ve analiz yeteneği ile tanınır. Kariyeri boyunca, sektördeki yenilikleri yakından takip ederek okuyucularına en güncel ve kapsamlı bilgileri sunmuştur. Ayrıca, teknoloji trendlerini ve dijital dönüşüm süreçlerini sade bir dille anlatma konusunda uzmanlaşmıştır. Salih, teknolojinin günlük hayata etkilerini incelerken, aynı zamanda iş dünyası için stratejik öneriler sunan makaleleriyle de dikkat çeker.
2 Yorum
  • Milyarlarca yıllık dünya tarihinde en inanılmaz buluşlar (uzaya yolculuk , kalp naklî ,salgın hastalık tedavileri , TV, telefon, radyo ve en önemlisi elektriğin keşfi) bu son 100 ila 150 yıl zaman diliminde gerçekleşmişse bundan sonra geçecek diğer 100 yıllarda bizim belki göremeyeceğimiz daha ne kadar inanılmaz buluşlar ve keşifler olacaktır. Şu an günlük hayatta kullandığımız bir sürü teknolojik ürün ve hizmetler bundan iki asır önce gerçekleşmesi imkansız birer hayaldiler. Şimdi de bizim için gerçekleşmesi imkansız gibi görünen bir çok şey belki 10, belki 50, belki de 100 yıl sonra sıradan şeyler gibi kabul edilecek. Örneğin ışınlanma veya uçan arabalar – hava trafiği ya da organ nakli yerine vücudun kendi organını üretmesi, vücudun kendini yenilemesinin sağlanması yahut kimbilebilir belki de ölümsüzlük, beyin ,nakli, uzayda yaşanabilirlik ve herkesin en çok istediği zamanda yolculuk, beden üretimi ve daha aklımıza gelmeyen bir sürü şey. Bütün hepsi için gerekli olan sadece zaman başka hiçbir şey değil. Olacaklarından eminim.
    Not; Ûmarım ben zamanda yolculuk kısmına yetişirim…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir