Kurbağalar Hakkında Bilinmeyen 10 Tuhaf Bilgi

Kurbağalar Hakkında Bilinmeyen 10 Tuhaf Bilgi

Atlas Kardemir
Okuma süresi 11 Dakika
Kurbağalar hakkında bilmiyor olabileceğiniz 10 harika gerçeğe göz atacağımız bugünkü makalemizi amfibi dostlarımıza ithaf ediyoruz.

Boncuk gibi gözlerin ve gece “vırak” larının ardında büyüleyici bir yaratık gizlenmektedir. Kurbağalar ve kara kurbağaları yaşamda tuhaf bir çizgide sıçramaktadırlar. Buffalo taksilerine binerler ve arkadaşlık sitelerini kullanırlar. İnsan tarihi boyunca kurbağa ayakları unutulmaz izler bırakmıştır. Ünlü romanlardan en son hamilelik kitlerine kadar her şeyde ilham kaynağı olmuşlardır.

Yüzyıllar boyunca çalışmalar, bu amfibilerin derinliklerinin sınırlarını ölçememiştir. Hala tuhaf yaralara karşı hayatta kalma ve mutasyon yetenekleriyle bilim insanlarını şaşırtmaya devam etmektedirler.

Görünür Kalpler

Kurbağaların Hyalinobatrachium cinsi, transparan göbeğe sahiptir. Bu sıradışı görünümü, sonraları küçük amfibi cinsine “cam kurbağa” ismini kazandırmıştır. Orta ve Güney Amerika’da bulunmuştur ve derisinin ardının görünebilme özelliği, iki türde göğsünün ötesine kadar uzanarak kalplerinin dahi görülebilmesine sebep olur.

2017’de kalbi dünyaya açık olarak atan 3. cam kurbağa türü bulundu. H.yaku olarak adlandırıldı ve biraz tuhaf bir türdü. Görünebilir bir kalp zaten doğada bulunması tuhaf bir şeydir fakat H. yaku diğer cam kurbağalardan farklı görünüyordu.Tüm diğer türlerin aynı olduğu düşünülmektedir fakat bir büyüteç onlara farklılıkları göstermektedir.

H. yaku, Ekvator’un ağaçlarında avlanırken, eşsiz yeşil alanlarda ve kendine özgü şarkılarıyla ortaya çıkmaktadır. Aynı zamanda parlak yeşilden sarı-yeşil renge kadar değişen renkte bir derisi vardır. İlginç şekilde DNA testleri bu kurbağanın kalbi görünen diğer iki tür ile yakın akraba olmadığını göstermiştir.

Binlercesi Kaçırılmıştır

Kurbağa bacakları Fransız mutfağında kullanılmaktadır. Birçok diğer Avrupa ülkesi de amfibi bacaklarını tüketmektedir. İhtiyacı karşılamak için hayvanlar Türkiye gibi diğer ülkelerden ithal edilmektedir.

Son zamanlarda fazla sayıda kurbağa gemilerle Avrupa’ya yollanmıştır fakat aynı zamanda ticaret de sıkı şekilde düzenlenmektedir. Kurbağaların istismar edilmemesi için sadece belirli insanlar toplama ile yetkilidir. Avcılar doğru lisansa sahip olmak zorundadırlar ve sadece belirli türleri yılın belirli zamanlarında toplama iznine sahiptirler.

Bu kısaca, yaratıkları topluca ele geçirerek denizaşırı alıcılara satan kaçak avcılar için çok fazla bürokrasi anlamına gelmektedir. 2017’de Türk yetkililer, kaçak avlanan 5 adamı yakaladılar. Rutin bir arama esnasında minibüsleri durdurulduğunda yetkililer yaklaşık 7500 adet yaygın su kurbağası buldular. Kaçak avcılar suçlarını itiraf ettiler ve kaçırılan amfibiler yabani ortamlarına geri salındılar.

Match,com Kurbağası

Bolivya’da Museo de Historia Natural Alcided’Orbingy müzesi ziyaret edilebilir. Bu uzun isimli enstitüde Romeo yaşamaktadır. Bu kurbağa, çitle çevrili bir alanda etrafta paytak paytak yürüyerek ve gölgeliklerde dinlenerek günlerini geçirmektedir.

Tür bakımından o bir Sehuencas su kurbağasıdır ve kalben oldukça yalnızdır. Romeo yapabildiği kadar romantik olacak şekilde 10 yıllık vıraklamalarının ardından 2017’de pes etmiştir.

İnsan bakıcılarının korktuğu şey gerçekleşmişti ve o türünün bilinen son örneğiydi. Romeo’nun çağrıları sessiz kalsa bile bilim insanları bir eş aramaya devam ettiler.

Yaratıcı bir şekilde Romeo’nun profilini match.com adında bir tanışma sitesine yüklediler. Bu, araştırmacıları Bolivya sisli ormanına gönderecek kadar mali kaynak sağladı. Geçmişte Sehuencassu kurbağaları ile dolup taşmaktaydı.

Ancak kirlilik, bitki örtüsünün yok edilmesi ve ölümcül Sitridfungal enfeksiyonları gibi alışılmış şüpheler büyük çoğunluğunu yok etti.

2019’da keşif heyeti 5 adet Sehuencas buldu. Sadece ikisi dişiydi fakat birisi Romeo için çok uygun yaştaydı. Çift romantizmi bulamazsa iki ayaklı aşk tanrıları in vitro döllemeyi deneyecekler.

Kurbağalar Diz Kapaklarına Sahipler

Kurbağalar asırlardır detaylı şekilde incelenmektedir. Fakat bir durum, 2017’ye kadar bilim insanları tarafından keşfedilmemişti.

Görünen o ki küçük sıçrayıcılar diz kapaklarına sahipler. Tuhaf olanları dahi. Her şey susamsı kemiklerin keşfi ile başladı. Bu kemiksi yapıların eklem üzerindeki tendonlar da gömülü olması, onları özünde diz kapağı yapmaktadır. Hiç bulunmadığı düşünülen türlerde keşfedilmesi, Arjantinli ekibe şanslarını kurbağalarla denemek için ilham vermiştir.

Akıl almaz şekilde bir şey buldular. 20 kurbağanın detaylı incelemesi ile ilkel bir kapak olduğu ancak henüz bir susamsı kemik olmadığı ortaya çıktı. Eklemlerin zarar görmesini korumaktan ziyade bu süngerimsi yapı, kurbağa dizlerindeki devamlı stresin hafifletilmesi amacıyla bulunuyor olabilir.

Bu ilkel yapılar modern bir algılama ile diz kapağı olmamakla birlikte erken dönem kapaklarının karaya tırmanan ilk tetra podlarla evrimleşmediğini göstermektedir. Onun yerine amfibilerle geldiklerini ileri sürmektedir.

Test Kurbağaları Sitridi Küreselleştirdiler

Bugüne kadar Sitrid fungusu 200 amfibi türünü nesli tükenme tehlikesine soktu ya da yok etti. Dünyada nasıl yayıldığı belirsizdi fakat son zamanlarda bir aday öne sıçradı – Afrika pençeli kurbağası. 1930’lar boyunca doktorlar dişilere idrar örnekleri enjekte ettiler. Eğer idrar dişi ve hamile bir kadından geliyorsa, bir hamilelik hormonu (insan kaynaklı genadotropin) kurbağayı yumurtlatmaktaydı.

Takip eden sabahında hazne yumurta ile doluyordu. Metot başarılı ve tekrarlanabilir olduğundan kurbağalarla talep yükseldi ve dünyanın her yerine gemilerle yollandılar.

Günümüzde kadınların kullandığı hamilelik çubukları 1988’de kullanıma girmiştir ve kurbağalara daha fazla ihtiyaç kalmadığı için bir çoğu yabani hayata geri salındılar. Türlerin küresel yayılımı, yıkıcı fungusu iyi bir aday haline getirdi fakat ispatı 2006’da Kaliforniya’ da pençeli kurbağalarda Sitrid olduğu bulunduktan sonra yapıldı. Türlerin hastalığın orijinal taşıyıcısı olduğunu gösteren güçlü bir ipucu da çoğunun sağlıklı olmasıydı.

Akciğerleri Olmayan Kurbağa

Yaklaşık 30 yıl önce bilim insanları yalnızca 2 tipi bilinen çok ender bir kurbağa türü ile karşılaştılar. Nadir olması nedeniyle parçalayarak incelenmesi bir seçenek değildi. Bir şekilde incelendi ancak çok istisnai bir durum gün ışığına çıktı.

Yaratıkların (Barbourulakalimantanensis) akciğerleri yoktu. 2018’de araştırmacılar daha fazlasını bulmak üzere Borneo’ya gittiler fakat ne yazık ki bu küçük amfibiler uzak orman alanlarını ve daha kötüsü hızlı akan dondurucu nehirleri seviyorlardı. Bir dalgıç hipotermiye yakalandı fakat bu olumsuzluklara rağmen bir çok kurbağa buldular.

Hiç kimsenin bu tuhaf anatomi hakkında birkaç kesik açılana kadar bir fikri yoktu. Mide, dalak ve karaciğer normalde akciğer için olan boşlukları doldurmuştu. Aynı zamanda gizemli bir kıkırdak parçası vardı. Hepsinden iyisi, bu tür oksijeni deri yoluyla tüketiyordu.

Diğer bir bonus ise ne kadar ilkel olduklarıydı. Araştırmacılar akciğerlerin neden geçmişte diğer antik hayvanlarda ve her seferinde sadece amfibilerde kaybolduklarını kurbağaların açıklayabileceğini ümit ediyorlar.

Buffalo Büfesi

Kuzey Türkiye’de su mandaları sulak alanlarda dolaşırlar ve kurbağaları gidebildikleri kadar uzağa götürürler. Zeki bataklık kurbağaları, bu kıllı hayvanların sinekleri cezbettiğini çözmüşlerdir. Mandalar yakına geldiklerinde amfibiler onların sırtlarına tırmanırlar ve böcekleri avlarlar. Bu aynı zamanda mandaları, rahatsız eden zararlı böceklerden kurtarmaktadır.

Araştırmacılar iki tür arasındaki bu özel işbirliğini bulamadan önce hiç kimse amfibilerin büyük bir memeli ile ortaklık yürütebileceğine inanmamıştı. Sonra araştırmacılar 2012’de Karadeniz yakınındaki Kızılırmak deltasını ziyaret ettiler. Bir hafta içerisinde her biri 27’ye kadar sayıda olan kurbağa gruplarını taşıyan 10 manda olduğunu kaydettiler.

Emin olunmalıdır ki bu sadece tek seferlik tuhaf bir gösteri değildi. Araştırmacılar sonraki yıl yeniden geldiler ve aynı şey oldu. Her seferinde bu olay sonbaharda kurbağa sayılarının arttığı dönemde gerçekleşti ve bu davranış, sezondaki yemek için yoğun mücadeleye orijinal bir yanıt olabilir.

Kurbağanın Ağzının İçindeki Gözler

Bir gün Kanadalı iki kız gözleri olmayan bir kurbağa keşfettiler. Bununla birlikte yerel bir gazeteci, kurbağanın ağzının açılmasından sonra her şeyin farkında olunduğunu belirtti. Sebebi ise devamlı bir gizemi harekete geçirdi.

Hayvanın gözleri vardı fakat ağzının üst kısmına ilişik şekildeydi. Bu, nesiller boyunca yavaş bir şekilde oluşan evrim değil, doğumla birlikte büyük değişimin ortaya çıktığı bir makro mutasyon gibiydi. Bu olağanüstü şey için küçük bir genetik değişimin yeterli olmasına rağmen bu kurbağanın durumuna benzer bir olay daha önce görülmemiştir.

Makro mutasyonun bir sebebi de parazit enfeksiyondur. Özellikle trematod solucanı amfibi konukçuda deforme olmuş fazladan veya eksik bacaklara sebep olmaktadır. Fakat bu durum bahsedildiği gibi değildi. Gözler sağlıklıydı ve fonksiyonlarını yerine getiriyordu. Sadece yanlış yerdeydiler. Tuhaflığına rağmen bu kesinlikle solucan kaynaklı bacak anomalilerinden tamamen farklıydı.

Kurbağalar Frankenstein’a İlham Kaynağı Oldular

18. yy’ da LuigiGalvani isimli İtalyan bir doktor, kurbağa bacaklarını elektrikle idam etti. Cansız olduğu düşünülen bacaklar hareket ettiğinde herkes heyecanlandı. Elektrik yeni keşfedilmiş ve pek anlaşılamamış bir güçtü. Deneyler hayatı yeniledikçe galvanizm yani ölülerin elektrikle yeniden hayata döndürülmesi çalışmaları ortaya çıktı.

1818 gotik romanı Frankenstein, Mary Shalley’in ilhamlarından birisidir. Dönemin bir diğer ünlü yazarı LordByron, yakın bir arkadaştı. Shalley bir keresinde ona “Belki bir ceset yeniden canlandırılabilir, galvanizm bu gibi şeylerin işaretini vermekte.

Belki bir canavarın parçaları üretilip bir araya getirilerek yaşamsal bir sıcaklık verilebilir” demiştir. Bu kesinlikle onun ana karakteri olan Dr. Frankenstein’ın yaptığıydı. Galvanizm şimdilerde hükümsüzdür ancak kitaplıklarda bir klasik başlığın bulunmasına neden oldukları için tüm teşekkürler kıvranan kurbağa bacaklarına olmalıdır.

Yüzsüz Kurbağa

2018’de araştırmacılar Connecticut’ta bir ormanı dolaştılar. Semenderler hakkında bilgi toplamak üzere bir görevdeydiler. Onun yerine tuhaf bir kurbağaya tosladılar. Daha doğrusu amfibi onların ayaklarına ve çevresindeki her şeye toslamaya devam etti.

Yaratık göremiyordu. Tüm yüzü kayıptı. Önce ayaklı bir sihir olarak görülmüştü. Yetişkin Amerikan kurbağası sağlıklıydı ve korkunç yara, eski bir yara izi ile kaplanmıştı. Nasıl yaşamıştı? Üzücü şekilde araştırmacılar, bulduktan kısa bir süre sonra onun öleceğini düşündüler.

Kurbağa muhtemelen burnunu, gözlerini, çenesini ve dilini kaybettiği saldırı esnasında kış uykusundaydı. Bir sebeple avcı, uyuyan kurbağayı asla öldürmedi. Yeme ihtiyacı duymadan huzur içinde bıraktı ve geriye kalan kış uykusu dönemi de amfibinin iyileşmesini sağladı.

Fakat kör ve yiyecek bulamayacak şekilde uyandı. Avcılardan sakınabilse bile kurbağanın nihai akıbeti açlıktan ölmektir.

Editör / Yazar: Onur İLERİ

Bu makaleyi paylaş
Atlas Kardemir, moleküler biyoloji alanında uzmanlaşmış bir araştırmacıdır. Genetik yapılar ve biyomoleküler süreçler üzerine derinlemesine çalışmalar yaparak, biyolojik sistemlerin moleküler temellerini anlamaya katkı sağlamaktadır. Özellikle genetik mühendislik ve biyoteknoloji uygulamaları konusunda elde ettiği bilgilerle, bilim dünyasında önemli projelere imza atmaktadır.