Boa Yılanı

Kendini Klonlama Özelliğine Sahip 10 Sıradışı Hayvan

Atlas Kardemir
Okuma süresi 10 Dakika
Kendini Klonlayan 10 Şaşırtıcı Hayvan. Görsel: Boa Yılanı

İnsanlar klon kelimesini duyduklarında koyun Dolly ’yi ya da ilginç bir bilim kurgu filminden bir sahneyi zihinlerinde canlandırırlar. Gerçekte ise klonlama doğada her gün olmaktadır. Çoğu bitki eşeysiz şekilde ürer ve kendi karbon kopyalarını oluştururlar.

Bununla birlikte hayvan krallığında da aynı şeyi yapan bazı ilginç yaratıklar vardır. İşte sizler için hazırladığımız kendini klonlayan 10 muhteşem hayvan.. Keyifli okumalar..

10-) Deniz Süngerleri

Kendini Klonlayan 10 Şaşırtıcı Hayvan

Genellikle hareketsiz fakat sıklıklar renkli olan deniz süngerleri inanılmaz seviyede basit bir anatomiye sahiptirler. Boyutuna bakmaksızın her organizma, gerçek bir organ olmayan büyük hücrelerden ve liflerden oluşur.

Gerçek şu ki; bunun gibi basit bir hayvan, oldukça dikkat çekici şekilde kendini klonlayabilme yeteneğine sahiptir. Süngerler kendilerini tomurcukla çoğaltma (gemulasyon) isimli bir işlem yoluyla kopyalayabilirler.

Gemulasyon; küçük tomurcukların oluşmasıyla başlar. Hücre grupları koruyucu bir tabaka ile kuşatılmıştır. Her tomurcuk, besin desteği sağlandığında süngerin yüzeyine doğru hareket eder, olgun bireyden çıkar ve yeni bir sünger oluşturur.

Daha ilginç olan ise süngerin hasar ya da yenme nedeniyle üreyebilme yeteneğidir. Eğer süngerin bir parçası koparılırsa bu parça kendi kendine yaşayabilmektedir ve koptuğu süngerle genetik olarak aynı olacak şekilde yeni bir sünger oluşturmaktadır.

9-) Tenyalar

Kendini Klonlayan 10 Şaşırtıcı Hayvan – Tenyalar

Parazitik tenyalar da kendilerini kopyalama gücüne sahiptirler. Hem insanlar hem de hayvanlar bu uzun ve yassı solucanları taşıma ve enfekte olma riski taşırlar. Etlerini az pişmiş olarak tüketmeyi seven insanlara bulaşma riski daha yüksektir.

Tenyalar insan vücuduna girerse erginliğe ulaşırlar. Ergin birey yaşam döngüsü üretken döneme ulaştığında vücudunun proglotid olarak adlandırılan arka segmentini ayırır. Olgun yumurtalar içeren proglotid, vücudun dışına çıkar ve nihayetinde otlayan bir hayvan tarafından vücuda alınır.

Sonuç, diğer masum kurbanlara bulaşacak klon tenya yığınıdır. Tenyalar, insanların çoğu enfekte olduklarını fark etmeden önce klon bir tenya ordusu oluşturabildikleri için oldukça tehlikelidirler.

😎 Afitler (Yaprak Bitleri)

Afitler – Yaprak Bitleri

Hevesli bahçıvanlar muhtemelen bu rahatsız edici ve yumuşak vücutlu afitlerden haberdardırlar. Afitler yumuşak yapraklara, ışığa toplanan sinekler gibi üşüşürler, uzarlar ve şanssız bitkinin özüyle beslenirler.

Afitler kendini üretme ustalarıdırlar. Çünkü eşeysiz üreme ile yıl boyunca günde 12 genç üretecek kapasiteye sahiptirler. Nimfler (yetişkin olmayan afitler) erginleşene kadar dış iskeletlerini 4 kez değiştirirler. Ilık havalarda bir afitten 80 klon mümkündür.

Yumurtladıktan sonra yetişkinler öncelikli olarak arayıp yok ederler ve tüketmek için diğer bitkilere giderler. Afit popülasyonları arttığında yapraklarda belirgin bir renk solgunluğu ve bozulmaya neden olurlar ve hatta bitki virüslerini ve hoş olmayan fungusları çekerler. Afitler aynı zamanda hilecidirler çünkü küf olarak bilinen funguslar oluşana kadar fark edilmeleri zordur.

7-) Deniz Anası

deniz anası

Hem güzel hem de ölümcül olan deniz anaları oldukça karmaşık bir hayat döngüsü sergilerler çünkü hem eşeyli hem de eşeysiz üreyebilirler. Bu birden fazla yeteneği olan yaratıklar yetişkinliklerinde Medusa olarak adlandırılırlar.

Yumurtlama döneminde her Medusa, sperm ya da yumurtalarını bırakır. Çoğu türlerde yumurtalar açık sularda döllenir. Genç deniz anası, dükkanı kuracak uygun bir nokta bulduğunda klonlama başlar.

Bu noktada polip, tomurcuklanma ile eşeysiz olarak üremeye başlar. Temelde polip kendini genetik olarak ikizini oluşturacak şekilde ikiye bölmektedir. Deniz analarının diğer türlerinde ise polip, strobilasyon ile üremektedir. Strobilasyonda polip, serbest bırakıldığında birkaç segmente ayrılır ve erginliğe ulaşır.

6-) Marmorkrebler (Benekli Kerevit)

Marmorkrebler – Benekli Kerevit

Yeni bir mucize marmorkreb (benekli kerevitin Almancası), çiftleşmeden üreyebildiği kanıtlandıktan sonra bilim insanlarını şaşırtmıştır. Eşeysiz olarak kendini üretebilen ilk kabuklu deniz hayvanı olarak benekli kerevit tarihe geçmektedir. Partenogenesis olarak bilinen bu süreç yoluyla benekli kerevit, döllenmeden gelişen yumurta üretebilmektedir.

Bu hayvanlar Avrupa hayvan ticareti sırasında 1990’larda keşfedilmiştir. Sonrasında kerevitlerinin soylarının tamamen dişi olduğu belirlenmiştir. Bundan itibaren benekli kerevitin istilacı bir tür olduğu şüpheleri başlamıştır. Benekli kerevitler, çiftleşmeden kendilerini klonlayabilme yetenekleri sayesinde yabani hayata bırakıldıklarında kendi kendine devam eden popülasyonlar oluşturmaktadırlar.

Son çalışmalara göre benekli kerevit, eşeyli olarak üreyebilen başka bir kerevit türü olan Procambarusfallax ile akrabadır.Benekli kerevitlerin nereden ve nasıl ortaya çıktıkları hala belirsizdir fakat sayıları artmaya devam etmektedir.

5-) Boa Yılanı

Boa Yılanı

Bilim tarihinde ender görülecek bir olayda dişi bir boa yılanı hiçbir erkeğin DNA zincirini içermeyen iki yavru yılan doğurdu. Daha da inanılmaz şekilde her iki yavru (toplamda 22 yılan)’da annede olan ender renk mutasyonuna sahipti.

Gençler partenogenesis ile üretildiği sürece tüm yavrular dişi olmaktadır. Normalde dişi yılanlar ZW, erkek yılanlar ZZ kromozomlarına sahiptirler. Ancak bu örnekte bir şekilde tüm yavru yılanların daha önce görülmemiş şekilde WW kromozomlu olduğu görülmüştür. Yavru yılanlar WW kromozomu taşıdıkları için yarı-klon olarak kabul edilmiştir.

Keşfi yapan araştırıcı, bu yeni buluş ile bilim insanlarının sürüngenler ve özellikle yılanlarda üremeye bakış açılarının değişebileceği yorumunu yapmıştır.

4-) Kamçı Kuyruklu Kertenkele

Kendini Klonlayan 10 Şaşırtıcı Hayvan

Kamçı kuyruklu kertenkelelerin ayırt edici özelliklerinden birisi de aynı adı taşıyan kuyruklarıdır. Kuyruk 30 cm’ye kadar uzayabilmektedir ve diğer bazı türlerdeki gibi kamçı kuyruk eşeysiz olarak üreyebilmektedir. Daha büyüleyici olan ise nedenidir.

Güncel bir çalışma, belirli türlerin gerektiğinde eşeysiz üreyebildiğini fakat bazı kamçı kuyruk türlerinin başka seçenekleri olmadığı için bunu yaptıklarını ortaya koymuştur. Bu partenogenetik kertenkelelerin diğer kamçı kuyruk türlerinden iki kat fazla kromozom taşıdıkları rapor edilmiştir. Bu tuhaflık, dişiye üremek için erkeğin genetik materyaline ihtiyaç duymama kolaylığını sağlamaktadır.

Sonuç ise tüm dişi yavruların yalnızca annede eşleşen kromozomları taşımasıdır. Hala kamçı kuyruklu kertenkelelerin neden iki kat fazla kromozom taşıdıkları tam olarak anlaşılamasa da kamçı kuyruklu kertenkelelerin bu üreme şekli, erkek ve dişi bireylerin bir arada bulunduğu üreme şeklinden daha kolay şekilde popülasyon oluşturmalarına imkan vermektedir.

3-) Mazı Arıları

Bu arılar gerçekten becerikli bir böcek grubudur. Özellikle yumurtalarını bitkilerin neredeyse tüm büyük parçalarına yayma konusunda yeteneklidirler. Mazı arıları yumurtalarını aşağı doğru gömmek için arkalarındaki matkap şeklinde yumurta borularını kullanırlar ve doğrudan seçtikleri bitki parçasına yumurtlarlar.

Bu hareket bitki gelişim hormonlarında artışa sebep olur ve bu da gal (ur) oluşumunu tetikler. Gal, bitki ya da organ dokusunun zarar gördüğü noktadaki fazla sayıda hücreden oluşan anormal şekilli bir yapıdır. İşte bu galler, genç arıların kendi dünyalarına başlamaya hazır olana kadar gelişmelerini kolaylaştıran evleridir.

Dişiler eşeysiz olarak ürediğinden, döllenmemiş yumurtalar erkek sperması olmadan annenin bir klonu olarak gelişirler. Erkek arıların nadir olması sebebiyle dişi arılar sürekli olarak bitkileri kendi klonlarıyla doldurmayı beklerler.

2-) Komodo Ejderleri

Kendini Klonlayan 10 Şaşırtıcı Hayvan

2006’da şaşırtıcı bir şey oldu; dev bir kertenkele (namı diğer Komodo Ejderi) Londra hayvanat bahçesinde 4 yavru doğurdu. Daha sıra dışı olan ise diğer ejderin de aynı yılda doğurmak üzere 8 yavrusu olmasıydı.

İki anne de esaret altındaydı ve her ikisi de eşeysiz olarak üredi. Bu ana kadar Komodo Ejderlerinin erkek katkısı olmadan üreyebildikleri bilinmiyordu. Genç erkekler teste tabi tutulduktan sonra bebeklerin anne ile genetik olarak birebir aynı olmadığı onaylandı. Bunun yerine annesinin DNA’sı, erkek DNA’sı bulunmadan kendini ikiye katlayarak yavruları üretti.

Sürüngen bilimci Richard Gibbson, kertenkelelerin istisnai durumlarda hayatta kalma yetenekleri geliştirebildiğini belirtmiştir:

Bir Komodo Ejderi olduğunuzu, küçük adalardan oluşan bir takım adada yaşadığınızı, dişilerin fırtınaya yakalanarak denize sürüklendiğini ve başka ejderin olmadığı bir adaya düştüğünü hayal edin. Üreyecek kimsenin olmadığı iki-üç yıllık bir bekleyişin ardından kendiliğinden partenogenetik olarak üremektedir.

Gibbson, bu yeteneğin aşırı üremedekine benzer şekilde bazı genetik problemler ortaya çıkarttığını eklemiştir. Bu da ejderlerin neden bakire üremeyi son çare olarak seçtiğini açıklamaktadır.

1-) Çekiç Başlı Köpekbalıkları

Kendini Klonlayan 10 Şaşırtıcı Hayvan

Köpekbalıkları en çok korkulan deniz canlılarından birisidir. Çekiç başlı köpekbalıkları kendilerini eşeysiz olarak klonlamaya başladıklarında daha büyük bir biyolojik tehdit oldular. Bu, 2001’de Çekiç başlı köpekbalığı türlerinden olan kürek başlılardan birinde meydana geldi.

Amerikalı ve İrlandalı araştırıcılar bu tarihi keşfi, bir dişi köpekbalığı Henry Doorly hayvanat bahçesinde dişi bir canlı yavru doğurduğunda yaptılar.

2007 ’de yoğun testlerden sonra dişi bebeğin annenin DNA ’sının aynısına sahip olduğu kesinleşti. Hiçbir erkek DNA izi yoktu.

Bilim insanlarının bu durumun genetik çeşitliliği azalttığını söylemesiyle birlikte suçlu yine partenogenesis olmuştu. Üzücü şekilde yavru doğumdan kısa bir süre sonra akvaryumdaki başka bir balık, muhtemelen dev bir dikenli vatoz tarafından öldürüldü.

Bunları da okuyabilirsiniz: 

Editör / Yazar: Onur İLERİ

Bu makaleyi paylaş
Atlas Kardemir, moleküler biyoloji alanında uzmanlaşmış bir araştırmacıdır. Genetik yapılar ve biyomoleküler süreçler üzerine derinlemesine çalışmalar yaparak, biyolojik sistemlerin moleküler temellerini anlamaya katkı sağlamaktadır. Özellikle genetik mühendislik ve biyoteknoloji uygulamaları konusunda elde ettiği bilgilerle, bilim dünyasında önemli projelere imza atmaktadır.
Yorum Yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir