Dünya’ya göktaşı çarpmasaydı ve kitlesel yok oluş gerçekleşmeseydi neler olurdu? Dinozorlar günümüze kadar gelebilir miydi? Dinozorlar 66 milyon yıl önce yok olmasaydı, dünyamız bugün çok daha farklı bir yer olacaktı…
Yaklaşık 66 milyon yıl önce, 14 km genişliğindeki bir asteroit gezegenimize çarptı. Tahminen 15 milyar ton kurum, atmosfere yayıldı. Ve yıllar süren karanlık, fotosentezi imkansız hale getirdi. Ortalama sıcaklıkların 28°C’ye kadar düşmesi, sonsuz bir kışın habercisi oldu.
ilginizi çekebilir: Dinozorlar Hakkında Detaylı Bilgiler. Dinozorların Kısa Tarihi
Bunlar, göktaşının yarattığı ilk etkileri atlatabilen sayılı canlının yüz yüze kaldığı koşullar haline geldi.Sonrasında meydana gelen depremlerden, tsunamilerden, orman yangınlarından ve volkanik patlamalardan bahsetmiyoruz bile.
Göktaşı birkaç dakika geç veya birkaç dakika erken gelseydi
Bu olaylardan sonra dünya üzerindeki türlerin dörtte üçü tükenmiş ve bir Labrador köpeğinden daha büyük bir hayvan hayatta kalmadı. Ancak Texas Üniversitesi’ndeki araştırmacılara göre, işler çok daha farklı olabilirdi.
Bilim insanları, göktaşının birkaç dakika daha geç ya da erken gelmesi sonucu göktaşının, Meksika’nın Yucatan bölgesindeki sığ sulara değil de Atlantik ya da Pasifik okyanusunun derin sularına isabet etmiş olacağını böylece şiddetinin bir kısmının giderilip aylarca hatta yıllarca atmosferi boğan sülfür çökeltilerinin dağılmasının sınırlanabileceğini söylüyor.
Durumun bu şekilde olması halinde, hasar daha bölgesel olurdu. Etki alanının dışındaki bazı dinozorlar hayatta kalabilirdi ve dünya bugün çok daha farklı bir yer olurdu. Felaketi yalnızca tüylü Teropod dinozorları (bir grup iki ayaklı dinozor) atlatabildi.
- Peki ya daha büyük dinozorlar da atlatmış olsaydı durum ne olurdu?
- Dinozorlar halen hayatta olur muydu?
- İnsanlar gibi evrilebilirler miydi?
- Dünyamızı T-rex ve Triceratops gibi hayvanların torunları ile paylaşmak nasıl olurdu?
Edinburgh Üniversitesi’nden PaleontologDr. StephenBrusatte, “Uçamayan dinozorların tüm çeşitlilikleriyle halen burada bizimle olacağından eminim” diyor ve ekliyor: “Asteroitin ani ve felakete yol açan bir etkisi olmasa bile durum yine aynı olurdu. Otlakların yayılması, değişen okyanus akıntıları, Antarktika’nın aniden soğumasına neden olan Güney Amerika’dan ayrılması, Buzul Çağları dinozorların yok olmasına neden olabilecek olaylar.”
Kretase’den günümüze
Yıllar boyunca birçok kişi, dinozorların hayatta kalabilmesi için ne tür yaratıklara dönüşebileceklerini hayal etmeye çalıştı. Bu konuya ilişkin en ünlü girişim, İskoç jeoloğu ve yazar Dougal Dixon’un 1988’de çıkan “New Dinosaurs: An Alternative Evolution (Yeni Dinozorlar: Alternatif Evrim)” spekülatif bir evrim kitabıdır.
Spekülatif zoolojinin bu muhteşem çalışması için Dixon; Güney Amerika’nın avcı, kılıç dişli bir yırtıcı dinozoru ‘Cutlasstooth’, Avustralya’nın flamingoya benzeyen ‘Cribrum’ , filtreli ağıza sahip ‘Teropod’ ve tıpkı bir yılan gibi avını bütün olarak hızlı bir şekilde yutmasına sağlayan esnek bir çeneye sahip ‘Gourmand’ gibi türleri göz önüne aldı.
ABD’deki Maryland Üniversitesi’nin Teropod dinozorları konusunda uzman olan Dr. TomHoltz, Erken Kretase döneminde bulunan iki büyük et yiyen türü olan Tiranozorların ve Allosaurusların minik ön ayaklarının dikkate değer olduğunu söylüyor. Holtz, “Silahların avcılık için önemli olmadığı düşünüldüğünde, bir Senozoik [içinde bulunduğumuz jeolojik çağ] Tiranozoru’nun belki de kolları yoktu.” sözlerini ekliyor.
Senozoik Çağ’ın başlangıcı (66 milyon yıl öncesinden günümüze kadar olan dönem) esasen Geç Kretase’nin ekolojik bir uzantısı olabilir. Titanozor (Argentinosaurus gibi büyük, uzun boyunlu dinozor türü), Hadrosaurlar (Edmontosaurus gibi ördek gagalı dinozorlar), Ceratopia (Triceratops gibi boynuzlu, gagalı dinozorlar) ve Tiranozor gibi yırtıcı hayvanlar gibi çeşitli yaratıklar hala bizimle olacaktı.
Kaliforniya Claremont Raymond M. Alf Paleontoloji Müzesi’nden Dr. Andy Farke, yine de Kretase’den günümüze baktığımızda, çok büyük değişiklikler olabileceğini söylüyor. “Dinozorlar bugün hala yaşasaydı, göreceklerimiz dinozor çağının sonunda düşündüklerimizden oldukça farklı olurdu: Örneğin; T-rex ve Triceratopslar. Onları hala bir dinozor olarak görsek de son 66 milyon yılda vücut şekillerinin ve vücut planlarının ne tür değişiklere uğrayacağını kim bilebilirdi?”
Bildiğimiz memelilerin çoğu, evrimleşme fırsatına sahip olmayabilir.
Farke, 66 milyon yıl öncesindeki bu kitlesel yok oluşun küçümsenemeyeceğini de ekliyor.
Ağaç Tutkunları
Kretase Dönemi’nde ağaçlarda çok sayıda kabarık, tüylü Teropod yaşıyordu. Çiçekli bitkilerin yayılmaya ve gelişmeye devam ettiklerini varsayarsak, primat benzeri dinozorlar bu meyvelerden faydalanmakta uzmanlaşabilir mi?
New Jersey’deki Stockton Üniversitesi’nde Paleobiyolog olan Profesör Matthew Bonnan, primatların meyve toplamak için gelişmiş renk yelpazesi olan büyük, öne bakan gözlerinin olduğunu savunuyor.
“Peki meyvelerle beslenmek ve büyük bir beyne sahip olmak arasında bir bağlantı var mı?
Bu konuda henüz net bir bilgimiz yok ancak çiçek açan bitkilerin meyvelerini yiyip tohumları dağıtan, ağaçlarda yaşayan dinozorlar hayal etmek mümkün ”diyor ve ekliyor: “Bu meyve yiyen dinozorların primatlar gibi karmaşık sosyal gruplara dahil olup olmadığı sadece bir öngörü.”
Dinozorların tamamıyla keşfedemediği diğer ekolojik alanlar ise sulak alanlardı. Farke, “Memelilerde, farklı zamanlarda denize dönüşe tanıklık ettik.
“Okyanuslara geri dönen balinalar, deniz hayvanları, suda çok zaman geçiren su samurları gibi. Dinozorlar da bu canlılar gibi denize akın etseydi bambaşka bir görünüşe sahip olabilirlerdi. Bunu hayal etmek bile harika.”
Ancak dev deniz sürüngenlerinden Mosazorlar ve Pleziyozorlar halen yaşıyor olsaydı, dinozorlar yaşam alanı bulmakta zorlanırlardı.
İlginizi çekebilir: Bilim İnsanları Uçabilen Bir Sürüngen Türü Keşfetti
Ayrıca, dinozorların ve onların sürüngen akrabaları olan uçan teruzorların yok olmaması, Kretase’nin sonunda başka sonuçları da doğurabilirdi. Kuşlar Kretase döneminde dinozorlarla uzun süre birlikte yaşamasına rağmen, bugünle karşılaştırıldığında çeşitliliği daha azdı.
Günümüz kuş grupları
“Günümüz kuş grupları, kitlesel yok oluştan sonra radyasyona maruz kaldı ve belki de Teruzorların nesli tükendi ve böylece yeni nişler (yaşam alanı) oluştu.”
Toronto Royal Ontario Müzesi’nden Paleontolog Victoria Arbor, kitlesel yok oluş sayesinde kuşların bugün çok daha çeşitli ve başarılı olabileceğini söylüyor. Ayrıca, belki de bu yok oluş olmadan cıvıldayan kuşların, papağanların, şahinlerin ya da sinek kuşlarının hiç var olamayacağını da ekliyor.
İlginizi çekebilir: Dünyanın 10 Bilinmeyen İnanılmaz Kitlesel Yok Oluş Hikayeleri
Çoğu uzman, büyük dinozorların yaşadıkları alanlarda yaşamaya devam etmeleri halinde belki de fillerin, mamutların, gergedanların, tembel hayvanların dev akrabalarının ve hatta atların ve zürafaların gibi ve çoğu büyük kara memelilerinin evrilemeyeceğini savunuyor.
Ancak belki de kemirgenler, yarasalar ve primatlar gibi daha küçük memeliler, bu evrimleşme sürecini yaşayabilirdi. Eğer durum böyle olsaydı, o zaman bu primatlardan bazıları, ağaçlardan otlaklara ve savanlara inebilirdi. Böylece sonunda Kretase’nin kalın ormanlarında yaşayabilir ve tıpkı atalarımız gibi hominidlere dönüşebilirlerdi.
Farke, “İnsanların dinozorlarla birlikte evrimleştiğini düşünürsek, muhtemelen birlikte yaşamaları da mümkün olurdu.” diyor ve ekliyor:
“İnsanlar zaten büyük kara hayvanları ve yırtıcıları olan ekosistemlerde evrimleşti. Muhtemelen bu canlılarla aramız iyi olurdu. ”
Arbor, silahsız ve hayatında yalnız olarak devam eden insanların ayılar ve aslanlar gibi büyük yırtıcılar için hala kolay hedef olduğunu kabul ediyor ve ama insanların büyük, tehlikeli hayvanlara karşın hayatta kalma konusunda oldukça iyi olduğunu da belirtiyor.
Senozoik Yok Olma
Dinozorlar çok da şanslı olmayabilir çünkü insanlar büyük hayvanları öldürmek için özel bir yeteneğe sahip. Belki de en büyük dinozorlar, mamutların ve dodoların izinden giderdi.
Arbor, açıklamalarına şu sözleriyle devam ediyor:
“İnsanlar, büyük hayvanları yok etmekte gerçekten iyi. İster avcılıkla olsun ister iklim değişikliğinden dolayı ya da habitat yıkımı yoluyla. Dinozorlar 21. yüzyılda yaşasalardı, tıpkı şuanki hayvanlar gibi nüfusları azalacaktı ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaklardı.”
Büyük dinozorlar belki de sadece ulusal parklar ve vahşi yaşam alanları gibi korunaklıyerlerde yaşamlarına devam edecekti. Tıpkı Jurassic Park gibi. Arbor, ekinlere veya çiftlik hayvanlarına zarar veren daha küçük dinozorlarının, muhtemelen kurtlar gibi rahatsızlık veren hayvanlar olarak avlanmış olabileceğini de ekliyor.
“Devasa Sauropodaların yanımızda hayatta kalması gerçekten zor olurdu. Çok büyükler ve gelişebilmeleri için çok fazla yemek yemeleri gerekebilirdi. Onlara yeterince alan sağlayabileceğimiz konusunda şüpheliyim. ”
Şehirli Dinozorlar
Modern çağa ayak uydurabilecek dinozorlar, insanların yanında yaşamayı ve gelişmeyi öğrenebilen dinozorlardır. Bugün dünyamızda, hayvan biyokütlesinin büyük çoğunluğu çiftlikte ürettiğimiz veya evcilleştirdiğimiz türlerden veya şehirlerimiz ve şehirleşmemizin çevresinde yaşayan türlerden oluşuyor.
Bu yüzden insanların ve dinozorların birlikte yaşadığı bir dünya da olabilirdi. Martıların, güvercinlerin, farelerin, rakunların ve tilkilerin dinozor eşdeğerleri olabilir. Ve bu canlıların hepsi, ortamlardaki mevcut kaynaklardan yararlanmak için çok iyi adapte olmuş canlılardır.
Farke, “Küçük ve saldırgan dinozorlar, konutlaşmanın yanında bir yaşam sürdürebilirdi” diyor. Bahçenizdeki gülleri ve ortancaları kemiren küçük gagalı otçul dinozorları hayal etsenize!
Arbor, “Bugün kent koşullarında yaşayabilen hayvanlar, attığımız her şeyi yeme ve inşa ettiğimiz yapılardan yararlanma konusunda iyi olan hayvanlar.” diyor. “Küçük hepçil dinozorlar veya yırtıcı Teropodlar belki de çöp kutularında saklanıyor olabilirdi.”
Açıkçası et, yumurta veya tarım işçiliğinde yararlanmak adına dinozorları evcilleştirebilirdik. Ve muhtemelen onları evcil hayvan olarak tıpkı köpekler ve kediler gibi evimize götürürdük.
Belki de, dinozorlarla dolu bir dünyada insanların evrimleşmiş olabileceği fikri üstünde çok durulmuş bir fikir. “Burada olmayacağımızdan şüphem yok” diyor Brusatte. “Asteroit, tüm bahsi geçen olayları harekete geçiren domino taşlarından yalnızca biriydi. Dinozorların nesli tükenmeseydi, memeliler aynı fırsata sahip olamazdı. ”
Brusatte ayrıca, asteroidin çarpmasından önce memelilerin 160 milyon yıl veya daha fazla süredir zaten dinozorlarla bir arada yaşadığını savunuyor. Ama çoğunlukla “ az sayıda olan hakkında az şey bilinen küçük yaratıklar” ve asteroit kitlesel yok oluşa neden olmasaydı durum bugün bile bu şekilde kalacaktı.
Brusatte’ninde belirttiği üzere:“160 milyon yıldır zaten böyle ve artı 66 milyon yıl daha.”
*Büyük, kılıç dişli bir maniraptora.
Çeviri: Gamze Korkmaz / Science Focus