Supercentenarians olarak adlandırılan 110 yıldan fazla yaşayan insanlar sadece yaşlarıyla değil, aynı zamanda inanılmaz derecede sağlıklı oluşlarıyla da dikkat çekiyor. Bu seçkin grup, Alzheimer, kalp hastalığı ve kanser gibi hala Centenarian’ları (100 yaş ve üzeri kimseleri) bile etkileyen hastalıklara karşı dirençli görünmektedir. Ancak, bazı insanların neden Supercentenarian olurken bazılarının olmadığını henüz bilmiyoruz.

Şimdi, ilk defa, bilim insanları 114 yaşındaki bir kadından alınan hücreleri indüklenmiş pluripotent kök hücrelere (iPSCs) yeniden programladılar. Sanford Burnham Prebys ve bir biyoteknoloji şirketi olan AgeX Therapeutics’teki bilim insanları tarafından gerçekleştirilen ilerleme, araştırmacıların Supercentenarianların neden bu kadar uzun ve sağlıklı yaşamlar yaşadığının gizemini çözebilecek çalışmalara atılmalarına olanak tanıyor. Çalışma Biochemical and Biophysical Research Communications ‘da (haftalık yayınlanan bilimsel bir dergi) yayınlandı.
M.D.(Tıp Doktoru), Ph.D.(Doktora derecesi ünvanı), Sanford Burnham Prebys Kök Hücreler ve Rejeneratif Tıp Merkezi profesörü ve direktörü ve çalışma yazarı olan Evan Y. Snyder, “Büyük bir soruyu cevaplamak için yola çıktık: Bu eski hücreleri yeniden programlayabilir misiniz?” diyor. “Şimdi bunun yapılabileceğini gösterdik ve yaşlanma sürecini yavaşlatan genleri ve diğer faktörleri bulmak için çok değerli bir aracımız var.”
Üç Farklı Kişiden Kan Hücreleri Alındı

Çalışmada, bilim insanları üç farklı kişiden – yukarıda bahsi geçen 114 yaşındaki kadın, 43 yaşında sağlıklı bir birey ve hızlı yaşlanmaya neden olan bir hastalık olan progeria’ya sahip 8 yaşındaki bir çocuktan – alınan kan hücrelerini iPSCs’e yeniden programladılar.
Bu hücreler daha sonra, kemik, kıkırdak ve yağ dahil olmak üzere vücudun yapısal dokularını korumaya ve onarmaya yardımcı olan bir hücre tipi olan mezenkimal (mezenkimal bağ dokularında bulunan, erişkin haldeki kök hücre) kök hücrelerine dönüştürüldü.
Araştırmacılar, supercentenarian hücrelerinin sağlıklı birey ve progerialı çocuk örneklerindeki hücreler kadar kolay dönüştüğünü buldular. Beklendiği gibi, telomerler (yaşlandıkça küçülen koruyucu DNA kapakları) da resetlendi.
Dikkat çekici bir şekilde, Supercentenarian iPSC’lerinin telomerleri bile 114 yaşından sıfıra iner gibi çok genç seviyelere resetlendi. Bununla birlikte, supercentenarian iPSC’lerinde telomer resetlemesi, diğer örneklere kıyasla daha az meydana gelmiştir; bu da aşırı yaşlanmanın, hücresel yaşlanmanın daha verimli bir şekilde resetlenmesi için aşılması gereken bazı kalıcı etkilere sahip olabileceğini göstermektedir.
Bilim insanları artık önemli bir teknolojik engelin üstesinden geldiğine göre, Supercentenarianların “gizli tarifini” bulmamıza yarayacak çalışmalar başlayabilir. Örneğin, sağlıklı iPSC’ler, Supercentenarian iPSC’ler ve progeria iPSC’lerinden alınan kas hücrelerinin karşılaştırılması, Supercentenarianlara özgü genleri veya moleküler işleyişleri ortaya çıkaracaktır. Daha sonra ya bu eşsiz işleyişe engel olacak ya da Supercentenarian hücrelerinde görülen modelleri taklit edebilecek ilaçlar geliştirilebilir.
“Supercentenarianlar neden bu kadar yavaş yaşlanıyor?” diyor Snyder. “Şimdi bu soruyu daha önce kimsenin cevaplayamadığı bir şekilde cevaplamaya hazırız.”