İşte, 17. Yüzyıldan Beri Nesli Tükenmiş Olan Kuşun Diriltilme Planı.
Hiçbir hayvan 17. yüzyıla kadar Hint Okyanusundaki Mauritius adasında yaşamış garip görünümlü uçamayan Dodo kuşu kadar nesil tükenmesiyle bağdaştırılmamıştır. Denizciler adaya vardıklarında yanlarında fare gibi istilacı türler ve avcılık gibi alışkanlıklarını da getirdiler. İnsanlara dair hiçbir korkusu olmayan bu kuşların birkaç on yıl içerisinde nesillerinin tükenmesine neden oldular.

Şimdi ise bir takım bilim insanı, antik DNA dizilimindeki gelişmeler, gen düzenleme teknolojisi ve sentetik biyoloji yardımı ile cesur bir girişimde bulunarak Dodo kuşunu geri getirmeyi istiyor. Bu proje ile kuşları korumada yeni teknikler yaratmayı ümit ediyorlar.
California Üniversitesinde ekoloji ve evrimsel biyoloji profesörü Beth Shapiro: ‘Nesil tükenmesi günümüzde ciddi bir kriz ve halihazırda devam eden bu nesil tükenmesi problemi hakkında insanlara heyecan ve hikayeler getirerek düşündürmek bizim sorumluluğumuz’
Shapiro Colossal Biosciences şirketinde baş paleolitik çağ genetisyeni. Colossal Biosciences, teknoloji girişimcisi Ben Lamm ve bir bu kadar daha hevesli olan tüylü mamut ve tazmanya kaplanını geri getirme projelerinde de çalışan ve Harvard medikal okulunda genetisyen olan George Church tarafından kurulmuş bir şirket.
Shapiro, Danimarka’da bulunan Dodo kuşu kalıntılarından elde edilen genetik örnekleri temel alarak Dodo kuşunun genom dizilimini tamamladığını belirterek projedeki önemli aşamalardan birisinin çoktan hallolduğunu belirtti.
Sonraki aşama ise Dodo kuşunun genetik bilgilerini onun en yakın akrabaları olan güvercin ailesiyle karşılaştırmak. Hala yaşayan nikobar güvercini ve nesli tükenmiş, büyük, uçamayan ve Mauritius adasına yakında yaşamış olan ‘Rodrigues Soltaire’. Shapiro bu sürecin, genomdaki hangi mutasyonun ‘Dodoyu Dodo yapan’ olduğunu anlamak ve seçenekleri elemek için olduğunu söylüyor.
Dodo Kuşunu Canlandırmanın Zorlukları

Bir sonraki aşama olan Dodo kuşunun nesli tükenmemiş bir akrabasından alınan hücrelerin Dodo kuşuna göre programlanması çok daha zorlayıcı olacak. Shapiro, daha öncesinde babası ördek olan bir tavuk oluşturmak için kullanılmış, eski zamanlardan kalan üreme hücrelerinin kullanıldığı bir yöntemi adapte edebileceklerini ümit ettiğini söyledi.
Shapiro tekniği şöyle anlatıyor: ‘Eski yumurtalardan üreme hücreleri alınır, laboratuvar ortamında yetiştirilir ve istenilen yumurtada aynı gelişim aşamasına geri yerleştirilmeden önce arzulanan genetik özelliklerin ayarlaması yapılır.’
Bu zor hedefi başarabilseler bile oluşturulan canlı, 4 yüzyıl önce yaşamış Dodo kuşu değil onun değiştirilmiş melez bir versiyonu olacaktır.
Yine de Shapiro’ya göre bu sentetik biyoloji gereçlerini mükemmelleştirmek kuşların neslini korumada genel olarak büyük bir etki yaratacak. Bu teknik sayesinde belli başlı genetik özellikler türler arasında değiştirilerek yaşam alanlarının daralmasından ve iklimin sıcaklaşmasından etkilenen kuşları korumaya yardımcı olabilir.
Shapiro: ‘Tavuklar üzerinde işe yarayan bu teknolojinin bütün kuşlarda çalışması muazzam olurdu. Çünkü bu sayede kuş çeşitlerinin nesillerinin korunmasında çok büyük etki yaratabilirdik’ diyor. Ve şöyle devam ediyor ‘Eğer bir türe zarar veren hastalığa bir çare bulursak ve bu çarenin hangi genetik değişiklikten geldiğini bilirsek bunu yakın akraba olan türler arasında bile nakil için kullanabiliriz’
Edinburgh Üniversitesinin Roslin Enstitülerindeki kuş üretim teknolojilerinde kıdemli eğitimci ve ‘personal chair’(Büyük bir başarıdan dolayı spesifik bir kişiye verilen makam) sahibi Mike McGrew projeyi ‘sentetik biyoloji için ilk defa aya gitmek’ diyerek tanımlayarak yenilikçiliğinin altını çiziyor. McGrew’un işi ticari amaçlarla yumurtlatılan tavukların, eski zamanlardan donmuş üreme hücreleriyle tekrar dünyaya getirilen nadir tavuk türlerinin yerini almasını sağlamak.
Dodo projesine direkt olarak dahil olmasa da Colossal Biosciences şirketinin bilimsel danışman kurulunun bir parçası olan McGrew şöyle diyor: ‘Bunun ardındaki fikir ise bunu yaptıktan sonra aynı işlemi güvercin türleriyle yapabilmek. Bu dünyadaki diğer laboratuvarların da başka kuş türleri için yaptığı zor ve büyük bir geçiş’
‘Yaklaşık 10 yıldır diğer kuş türlerinden üreme hücreleri elde etmeye çalışıyorum ve bu oldukça zor.’ Diye ekledi.

Nesil Tükenmesiyle Mücadeleye Yatırım
Colossal Biosciences’ın bilim insanları Dodo kuşunu ve diğer nesli tükenmiş hayvanları geri getirmekte, nesil tükenmesiyle mücadele projelerinde ve üretebilecekleri teknolojilerde başarılı olup olmayacakları kesin olmasa da yatırımcıları heyecanlandırmayı başardılar. Colossal Biosciences ayrıca yakın zamanda aldığı 150 milyon dolarlık miktarla beraber 2021’de kuruluşundan beri toplanan miktar 225 milyon dolara ulaştı.
Ancak eleştirmenlere göre bu miktarın büyük çoğunluğu nesli şu anda tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan 400 kuş türüne ve tehlikede olan diğer birçok hayvan ve bitki için kullanılmalı.
Londra Doğal Tarih Müzesinde Dodo kuşlarını çalışan kuş paleontolojisti Julian Hume şöyle diyor: ‘Ümitsiz bir şekilde yardımımıza ve paramıza şu an ihtiyacı olan bu kadar çok şey varken neden çoktan varlığını yitirmiş bir şeyi kurtarmaya çalışıyoruz?’

Dodo Kuşuna Dair İnanışlar
Hume, Dodo kuşuna dair bildiklerimizin çok az olduğunu ve canlı hakkında bir sürü mit olduğunu söylüyor. Örneğin isminin kökeni hala gizemini koruyor ve çıkardığı söylenen güvercin benzeri bir ötme sesinden geldiğini düşünüyor.
Milyonlarca yıl önce Dodo kuşunun ataları Güneydoğu Asya’da yaşıyordu ve deniz seviyesi düşükken Mauritius adasına göç ettiler. Deniz seviyesi yükseldiğindeyse hiçbir avcı hayvan olmadan burada yalnız kaldılar.
Hume: ‘Uçmak çok enerji gerektiren bir eylem ve ihtiyacın yoksa devam ettirmeye ne gerek var ki? Bütün yiyecekler yerde ve uçmayı bırakırsan irileşebilirsin. Dodo kuşu da tam olarak böyle yaptı. Uçmayı bıraktı ve büyüdükçe büyüdü.’

Hume, Güney Afrika’daki Durban Doğal Bilim Müzesindeki Dodo kuşu iskeletine dayanarak kuşun üç boyutlu bir modelini geliştirdi. Bu modele göre dikey olarak 70 santimetrelik bir boyu vardı ve 15-18 kilogram kadar ağırlıktaydı.
Hume’un modeli, Dodo kuşunun illüstrasyonlarda gösterildiği gibi hantal ve biçimsiz değil aksine muhtemelen atik bir yapısı olduğunu ortaya çıkardı.
‘Dodo kuşu kadar ölü’ deyiminde hissedildiği kadar üzücü bir başarı olsa da dünyaya nesil tükenmesi kavramını tanıttığı için yine Dodo kuşuna teşekkür etmeliyiz.
1600’lerde ilk dinozor fosilleri yaygın bir şekilde biliniyor olmadan öncesindeki dönem için Hume şöyle diyor: ‘Nesil tükenmesi diye bir kavram yoktu çünkü her şeyi tanrı yaratmıştı ve tanrının yarattığı şeyler sonsuza kadar dururdu. Bir şeyin tamamen yok olabileceği kimsenin aklında olan bir olay değildi.’
‘Çok ilginç bir kuştu… Keşfedildikleri zamanda bile hızla yok oluyorlardı. Yani insanlar bu ilginç kuşlar hakkında bir şeyler öğrenmek istediğinde bu tür hiç kalmamıştı.’
Çevirmen: Barış ARICAN