Farklı primatlardan elde edilen yağ dokularının bir analizi, bazı hücrelerin DNA ‘yı nasıl paketlediğindeki ince farklılıklara inebileceğini ve bel bölgesindeki yağlarımızı kolayca yakacak yağ cinsine dönüştürmemizi zorlaştırdığını ortaya çıkardı.
Duke Üniversitesi ‘nden biyologlar, şempanzelerin ve makakların aksine, biz insanların yağ hücrelerimizdeki kalori dönüştürücü gen kümelerine kolay erişemediğimizi keşfetti.
Sonuç olarak, yağ dokumuzda biriken zengin lipit dokusu, yakmak için fazla mesai yapmadıkça, kalma eğilimindedir.
Diğer primatlar vahşi ortamda yüzde 9 ‘dan az vücut yağına sahip olma eğilimindeyken, sağlıklı insanlar bu miktarın iki katına kadar taşıyabilir. Kodlamadaki küçük farkların bel ölçüsündeki büyük karşıtlıkları nasıl ortaya çıkardığını öğrenmek için, Swain-Lenz ve ekibi şempanzelerden, insanlardan ve daha uzak bir akraba olan rhesus makaklarından yağ depolayan yağ dokusu örnekleri aldı.
Aslında, bilmeniz gereken iki tür yağ dokusu vardır: kahverengi ve beyaz. Kahverengi yağ dokusu, yağını enerji dönüştürücü mitokondriyle çevrili küçük damlacıklarda tutar. Temel amacı, kasları çalıştırarak sıcaklık düştüğünde hızlı bir şekilde ısı oluşumunu hızlandırmaktır. Bu arada, beyaz yağ, inatla rezervleri tutar, sadece yedek yakıt sağlamakla kalmaz, aynı zamanda fiziksel bir koruma ve ısı yalıtımı tabakası görevi görür. Araştırmacıların en çok ilgilendiği tür ve zamanla genişleyen bu dokudur.
Genetik düzeyde neler olup bittiğini daha iyi anlamak için ekip, “işe açık” olan DNA alanlarını araştırdı. Bu sözde açık DNA bölgeleri, insanlar ve diğer iki primat arasında önemli ölçüde farklıydı. Aslında, 3.000’den az bölge şempanzelere kıyasla insanlarda erişimin daha kolay ya da daha zor olduğu görülmüştür.
Önemli olarak, insanlarda önemli bir kısım lipid metabolizması ile ilişkili olan komşu genleri düzenlemiştir. Bu gömülü dizilerden biri, nükleer faktör 1-A olarak adlandırılan bir gen, daha önce kahverengi yağ dokusunun oluşturulmasında yer almıştır.
Proteinlerin geni, insanlarda ve şempanzelerde hemen hemen aynıdır, ancak DNA’mızın daha az maruz kalması, kahverengiden daha fazla beyaz yağ oluşturma eğilimindeki anahtar farkları açıklamaya yardımcı olabilir.
İnsanların milyonlarca yıl içinde yağları dönüştüren bu bölgeleri gömmek için neden geliştikleri konusunda ilginç sorular ortaya çıkmaktadır.
Beyin büyüklüğü uygun bir cevap gibi gözüküyor. Bizimki üç katına çıkarken, şempanze beyinleri zar zor tomurcuklandı. Daha büyük bir sinir sistemindeki enerji talepleri büyüktür, bu nedenle vücudumuzun enerji rezervlerimizde bol miktarda beyaz yağ şeklinde ek güvenlik sağlaması mantıklıdır.
Bu araştırma Genome Biology and Evolution‘da yayınlandı.
Çeviri: Ülkü Güngör