2050 yılına kadar deniz yaşamını canlandırmak: Birleşmiş Milletlerin 14 numaralı Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi’ne aşina değilseniz hemen tanıştıralım; “sürdürülebilir kalkınma için okyanusları, denizleri ve deniz kaynaklarını korumak ve sürdürülebilir bir şekilde kullanmak” , bilim insanları bunu başarmak için 30 yıllık bir plan hazırlıklarını tamamladılar.
Hızlı küresel ısınma, artan asitlenme, plastik kirliliği, genişleyen ölü bölgeler ve insanoğlunun sebep olduğu diğer çevresel sorunlara rağmen bilim insanları denizdibi ekosistemin yeniden canlandırılabileceğini ve geliştirilebileceğini düşünüyor.
Planı hazırlayan ekip “Önümüzde yapılması gereken çok ciddi bir iş yükü var ancak yeni planımız dirençli ve değişime ayak uydurmaya yatkın olan türleri geleceğin umudu olarak görüyor. Eğer bu türlere iyileşme şansı tanırsak deniz hayatı bir jenerasyon içinde yeniden canlanabilir” diyor.

Saudi Arabistan Kral Abdullah Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Fakültesi(KAUST)’nde deniz bilimci olarak görev yapan Carlos Duarte “Dayanıklı ve hareketli bir okyanus mirası ile geri dönüşü imkansız biçimde bozulmuş bir okyanus arasında seçim yapma noktasındayız” diyor.
Ve şöyle devam ediyor “Çalışmamız önceki koruma girişimlerini takiben deniz popülasyonlarının, habitatların ve ekosistemlerin geri kazanımını belgeliyor. Bu da bize tecrübeyle sabit çözümleri global olarak ölçeklendirmek için kanıta dayalı spesifik öneriler üretme şansı veriyor.”
Denizdibi türleri 40 yılda önemli bir düşüş yaşadı
Duarte ve meslektaşları, okyanusların sağlığını ölçümlemek için çok geniş ve çeşitli çalışmalara, raporlara ve istatistiklere baktılar ve deniz dibi türlerinin yarısının son kırk yılda önemli bir düşüş yaşadığını tespit ettiler.
Bir kurtarma planının temelini oluşturmak için dokuz temel bileşenden bahsediyorlar; tuz bataklıkları, deniz rizoforaları, deniz otları, mercan resifleri, yosunlar, istiridye resifleri, balıkçılık, dev canlılar ve derin sular. Araştırmacılarımız, bunlara odaklanılarak deniz yaşamının takip etmesi gerektiğini söylüyor.
Bunu doğru yaparsak, hepimizin yararına olur – örneğin tuzlu bataklıklar ve deniz otları atmosferdeki karbonu tutarken, rizoforalar (tropikal mangrov ağaçlarının bir cinsidir.) sel ve dalgalara karşı bilinen en etkili bariyerler olabilirler.

Ekip, sualtı ekosistemlerini devam ettirmek söz konusu olduğunda henüz savaşı kaybetmediğimizin kanıtı olarak, fil foklarından yeşil kaplumbağalara kadar türleri kurtarmak için daha önce başarıyla sonuçlanan koruma girişimlerine atıfta bulunuyor.
Avustralya Queensland Üniversitesi biyologlarından Catherine Lovelock anlatıyor “İnsanoğlunun okyanusları büyük ölçüde yoketmesine rağmen, son zamanlardaki girişimlerimiz önemli birer başarı öyküsüne dönüştü.”
“Dünya daha önce balina avcılığı moratoryumları, Deniz Yasası oluşturmak, gemilerin yarattığı kirliliği önlemek ve sanayileşmiş balıkçılığı sınırlamak için bir araya geldi – hepsinde olumlu sonuçlar adı. Şimdi okyanuslarımız adına, daha fazlasını yapma zamanı!”
2050 yılına kadar deniz canlılarındaki bolluğu geri kazanabiliriz

Ekip ayrıca odaklanılacak altı “iyileştirme basamağı”nı da belirledi. Bunlar sırasıyla; türleri koruma, alanları koruma, akıllı avlanma, habitatları yenileme, kirliliği azaltma ve -en kritiği- ilkim değişikliğini indirgeme.
Yeni plana göre, tüm bu basamakların tek bir düzlemde aynı anda çalışmasını sağlarsak 2050 yılına kadar deniz canlılarındaki bolluğu geri kazanabiliriz. Ekip, bunun finans ve uluslararası işbirliği açısından büyük bir çaba gerektireceğini vurguluyor – ama gerçekleşmesi mümkün.
Araştırmacılar okyanusların tarihinde bunu gerçekleştirmek için baz alacakları belirli bir referans noktası olmadığını biliyorlar. Ancak yaban deniz yaşamının tekrar zenginleştirilebileceğini ve artan insan nüfusunu desteklemek için genişletilebileceğini görüyorlar.
Bu ekosistemler bizi besliyor, destekliyor ve hatta bilinmeyen virüslerden korunmamızı sağlıyor. Dünyanın denizler altındaki geleceğini garanti altına almak için hareket etmezsek, çok yakında bizimde bir geleceğimiz olmayacak.
Son olarak Kral Abdullah Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Fakültesi(KAUST)’nden deniz bilimci Susana Agusti’ye kulak verelim; ”Deniz yaşamını yeniden inşa etmek, insanlık için zorlu. Ancak yapılabilir bir görevi, etik bir yükümlülüğü ve sürdürülebilir bir geleceğe ulaşmak için akıllı bir ekonomik hedefi temsil ediyor “.