Sıçan Muridae familyasına ait Rattus cinsini oluşturan kemirici fare türüdür. Sıçanlar! Yemeğimizi yiyorlar, eşyalarımızı çiğniyorlar ve her türlü iğrenç hastalıkları yayıyorlar. Ayrıca çıplak kuyruklu ve hızlı olmalarıyla birlikte ne yapacakları belli olmayan kocaman yaratıklardır.
Sizce neden bu hayvanlar kendimizi güvenli hissettiğimiz evlerimizi işgal ediyor. Onlarla birlikte yaşadığımız binlerce yıl boyunca, sıçanlardan kurtulmak neredeyse imkansız hale geldi.

Çevreye o kadar iyi adapte olabiliyorlar ki, şehirlerimizin her köşesinden bir şekilde istifade edip istila edebiliyorlar. Tuzaklardan ve zehirlerden kaçabiliyorlar ve imha girişimleri de artık köstebek avı oyunu, daha doğrusu sıçan avı oyunu, haline gelmiş derecede. Birçok şehrin farelerle boğulmuş gibi görünmesi şaşırtıcı mı? Yoksa şehirlerin kendileri de sıçan sorunlarından sorumlu mu?
Kentsel Kemirgenleri Yönetme Zorlukları

Çoğunlukla, farelerle baş etme söz konusu olduğunda, şehirler her şeyi yanlış anlıyor. Örneğin, sıçanlarla ilgili meseleler, alakası olmayan politika ve programlamaya dair bir engelleme noktası kullanılarak ele alınıyor.
Belediyeler kamu mülklerinde veya yıkılması planlanan binalarda meydana gelen sıçan istilasını ele alabilir. Yerel sağlık yetkilileri, gıda işletmelerinde veya kanıtlanmış bir sağlık riskinin olduğu yerlerde bulunan istilaları ele alabilir.Ama çoğunlukla insanlar kendi kendilerini korumayla baş başa bırakıldı.
Diğer bir problem ise şehir fareleri hakkında çok az şey bilmemiz. Onlarla ilgili en temel soruları bile cevaplamak için yeterli bilgi yok: Kaç tane fare var? Nerede yaşıyorlar? Niçin buradalar? Sorun gittikçe kötüleşiyor mu?
Birlikte Yaşama Formülü
Bu sorunu çözmenin anahtarı belki de basitçe bakış açımızı değiştirmede yatıyordur. Belki şehri, tamamen farelerin istila ettiği insan kontrolünün altındaki bir yer olarak görmek yerine, şehrin bir ekosistem olduğunu ve farelerin de burada yaşadığını kabul etmemiz gerekir.
Bu, fareleri sevmemiz gerektiği ve onları yalnız bırakmamız gerektiği anlamına gelmiyor elbette ki. Aksine, farelerin kendilerine odaklanmaktan ziyade, odak noktasını değiştirip onların da ekosistemin bir parçası olduğu fikrine odaklanmaktır.

Bir sistemi yönettiğimizi anladığımızda, liderliğin ve stratejik planlamanın çok önemli olduğunu da anlamış oluruz. Bir sistem kavramı, bütünün, parçalarının toplamından daha fazlası olduğudur; Bu, alışık olduğumuz indirgeyici yaklaşımın antitezidir.
Bunun yerine, kentsel ekosistemi anlamamız gerekiyor, tıpkı Kuzey Kutbu ‘ndaki kutup ayısı popülasyonlarını veya savanadaki fil popülasyonlarını yönetmeye çalıştığımız gibi…
Bu da sıçan popülasyonları ile bunları destekleyen belirli koşulları ve uygulanan herhangi bir müdahalenin etkisi hakkında veri toplamaya yönelik uzun vadeli yatırımlar anlamına gelir.Aynı zamanda fareler ve insanlar arasındaki arayüzü anlamak anlamına da gelir.
Kentsel Ekolojiler
Bir ekosistem objektifi ayrıca, sistemdeki hassas ve zayıf alanlara bakmamızı sağlar. Sıçanlara gelince, evlerimiz sıçanlar ve insanlar arasındaki ilişkinin en az kabul edilebilir olduğu yerlerdir. Ancak, özel konutlar genellikle belediye yetkilileri tarafından en çok göz ardı edilen alanlardır.
Ayrıca, sıçanlar ve sıçanlarla ilgili sorunlar orantısız bir şekilde en çok yoksul, şehir içi mahalleleri etkilemektedir ve bu mahallelerin sakinleri özellikle sıçanlarla yaşamanın fiziksel ve zihinsel sağlık etkilerine karşı hassastır. Bu son derece savunmasız senaryoları belirleyerek ve bunlara odaklanarak, şehirler fareleri nasıl algıladığımızı ve nasıl ele almamız gerektiği konusunda anlamlı değişiklikler yapmaya başlayabilir.

Bu, kentsel peyzajın geri kalanının göz ardı edilmesi gerektiği anlamına da gelmez. Aksine, belirli güvenlik açığı alanlarının tanımlanmasının, özellikle fareleri ele almak için ekosisteme dayalı ilkeleri kullanan daha büyük bir çerçeve içinde gerçekleşmesi gerekir.
Örnekler arasında, çöp tenekelerinin tasarlanma şeklinin değiştirilmesi, sağlıklı ve sıçan içermeyen bir ortamda yaşama hakkını belirleyen daha sert tüzüklere yer verilmesi sayılabilir.
Sistemin direncini artıran bu tür politika ve programlar, sıçanlar tarafından yapılan fiziksel ve psikolojik zararları azaltma potansiyeline sahiptir. Sonuç olarak, sıçanlarla bir arada yaşamak, örneğin, sincaplarla birlikte yaşamaktan farksız hale geleceğidir.
Bunlar da ilginizi çekebilir:
Yusufçuklar Hakkında Duyunca Dehşete Düşeceğiniz 10 Acımasız Gerçek
Evinizdeki Bir Örümceği Neden Hiçbir Zaman Öldürmemelisiniz
Editör / Yazar: Burak AKTEPE