Jeologların ilginç alışkanlığı: Taş yalamak
Jeologlar neden taş yalar? Bu sorunun cevabını merak ediyorsanız, bu haber size göre. Jeologlar, taş yalamakla sadece fosil kemik aramazlar, aynı zamanda geçmişin sırlarını da çözerler. Bu haberde, jeologların taş yalamak gibi tuhaf alışkanlıklarının nasıl ortaya çıktığını, ne işe yaradığını ve nasıl uygulandığını öğreneceksiniz.

Jeologlar, fosil kemik ararken, buldukları şeyin gerçekten kemik olup olmadığını anlamak için bazen taşları yalarlar. Bu, fosil kemiklerin dilinize yapışma eğiliminde olduğu, ancak diğer kayaların yapışmadığı gerçeğine dayanır. Bu test, jeolog ve paleontolog Dr Randall Irmis tarafından sıkça kullanılır. Irmis, Utah Doğa Tarihi Müzesi’nde çalışır ve Triyas döneminin sonlarına ait kaya katmanlarını inceler. Irmis, bu testin ona fosil kemikleri taşlaşmış odun veya köklerden ayırt etmesine yardımcı olduğunu söylüyor.
Fosil kemik nasıl anlaşılır?
Fosil kemikler, milyonlarca yıl önce yaşamış hayvanların iskeletlerinin zamanla taşa dönüşmesidir. Fosil kemikler, jeologlara geçmişte yaşamış canlıların nasıl göründüğü ve nasıl yaşadığı hakkında ipuçları verir. Fosil kemikler bulmak, jeologlar için heyecan verici bir keşiftir. Ancak her taş parçasının fosil kemik olduğunu söylemek kolay değildir. Bazı taşlar, fosil kemiklere çok benzer şekil ve renge sahip olabilir. Bu durumda, jeologlar taşları yalamak gibi basit bir yöntemle farkı anlayabilirler.
Fosil kemiklerin dilinize yapışma özelliği, kemiğin yapısından kaynaklanır. Kemikler, kalsiyum fosfat adı verilen bir mineralden oluşur. Kalsiyum fosfat, nemli olduğunda yapışkan bir hal alır. Bu nedenle, fosil kemikleri dilinize değdirdiğinizde, dilinizdeki nemle reaksiyona girer ve dilinize yapışır. Diğer kayalar ise genellikle kalsiyum fosfat içermez veya çok az içerir. Bu nedenle, dilinize yapışmazlar.
Jeologların tuhaf alışkanlıkları

Jeologlar, taşları yalamaktan başka tuhaf şeyler de yaparlar. Örneğin, tortul kayaların tane boyutunu belirlemek için biraz alıp dişlerinin arasında öğütürler. Tortul kayalar, kum, kil gibi küçük parçacıkların bir araya gelmesiyle oluşur. Parçacıkların büyüklüğü, kayanın nasıl oluştuğu ve hangi ortamda bulunduğu hakkında bilgi verir. Örneğin, alüvyonlu kayalar genellikle akarsu kenarlarında veya deniz kıyılarında oluşurken, killi kayalar göl veya bataklık gibi sakin suların olduğu yerlerde oluşur.
Jeologlar, parçacıkların büyüklüğünü ölçmek için özel aletler kullanabilirler. Ancak sahada çalışırken bu aletlere erişimleri olmayabilir. Bu durumda, dişleriyle kaya öğütmenin en pratik yol olduğunu keşfetmişlerdir. Dişleriyle kaya öğütürken hissettikleri dokuya göre parçacıkların büyüklüğünü tahmin edebilirler. Eğer kaya pürüzsüzse, killi demektir. Eğer kaya kumluysa, alüvyonlu demektir.
Ayrıca, bazı kireçtaşı türlerinin çürük bir kokusu olduğunu fark ederler. Kireçtaşı, deniz canlılarının kabuklarından oluşan bir tortul kayadır. Bazı kireçtaşı türleri, organik madde içerir. Organik madde, kireçtaşını kırdığınızda veya kokladığınızda çürük bir koku yayar. Bu koku, jeologlara kireçtaşının oluşum süreci ve içeriği hakkında ipuçları verir.
Jeologların renkli dünyası
Jeologlar, kayaların rengiyle de ilgilenirler. Kayaların rengi, kayanın kimyasal bileşimi, mineralleri ve oluşum koşulları hakkında bilgi verir. Örneğin, kırmızı renkli kayalar genellikle demir oksit içerir. Demir oksit, oksijenli ortamlarda oluşur. Bu nedenle, kırmızı renkli kayalar, geçmişte oksijenli bir atmosferin olduğunu gösterir.
Jeologlar, kayaların rengini belirlemek için boya örneklerine benzeyen renk çizelgeleri de taşırlar. Bu renk çizelgeleri, standart renk kodlarına sahiptir. Jeologlar, kayanın rengini bu kodlara göre tanımlayabilirler. Bu sayede, kayaların rengini daha objektif ve tutarlı bir şekilde belirleyebilirler.
Taş yalamak geçmişi aydınlatır

Jeologların taş yalamak gibi tuhaf alışkanlıkları olabilir. Ancak bunların hepsi, jeoloji biliminin gelişmesine katkıda bulunur. Jeologlar, taş yalamakla sadece fosil kemik aramazlar, aynı zamanda geçmişin sırlarını da çözerler. Taş yalamak, jeologların kullandığı basit ama etkili bir yöntemdir. Bu yöntem sayesinde, jeologlar fosil kemikleri diğer kayalardan ayırt edebilir, tortul kayaların tane boyutunu ve kireçtaşının kokusunu belirleyebilir, kayaların rengini tanımlayabilirler. Bu bilgiler, jeologlara kayaların oluşum süreci, içerikleri ve geçmişteki ortamları hakkında ipuçları verir. Böylece, jeologlar geçmişin sırlarını çözmek için taş yalamaktan çekinmezler.