Mısır kralı I. Amenhotep ’in mumyası, Mısırlı araştırmacılar tarafından dijital olarak açıldı ve bu durum araştırmacıların firavunlar hakkında yaşları, boyları ve yüz şekilleri gibi detaylı bilgilere ulaşabilmelerini sağladı.Bu projede çalışan Mısır bilimci Zahi Hawass, NBC muhabirlerinden Charlane Gubash ve Yuliya Talmazan ’a verdiği bir röportajda: “İlk defa mumyaya zarar vermeden onun hakkında bilgi sahibi olabiliyoruz.” diye belirtti.
Hawass ve Cairo Üniversitesinde paleoradyoloji uzmanı olan Sahar Saleem, kralın 3500 yıllık kalıntılarının 3 boyutlu fotoğraflarını oluşturabilmek için X-ray ve bilgisayarlı tomografi tarama teknolojilerini kullandılar. Elde edilen veriler, Frontiers in Medicine dergisinde yayınlandı.

Yeni Krallık Çağı olarak bilinen dönemi başlattı
Amenhotep, Amenophis olarak da bilinir, Mısır’ı M.Ö. 1525 ile M.Ö. 1504 yılları arasında, 18. Hanedanın 2. kralı olarak yönetti. Babası I. Ahmose, Nil Nehri çevresindeki yerleri geri alabilmek için Hyksos güçlerini yenilgiye uğrattı ve Yeni Krallık Çağı olarak bilinen dönemi başlattı.
Britannica ansiklopedisinin başında,Amenhotep’in Mısır sınırlarını genişletmek için prens Nubia ile birtakım savaşlar yürüttüğü belirtilir. O, Sina’daki bir Mısır Krallığı kalesini tekrar ele geçirdi, oradaki madenleri tekrar açtı ve Suriye topraklarını ele geçirdi.
Ayrıca kral, tanrı Amun at Karnak için bir türbe de olmak üzere birçok tapınak inşa etti. Hyperallergic için yazdığı yazıda Jasmine Liu, Cenaze Tapınağından ayrı olarak defnedilen ilk kişinin Amenhotep olduğunu belirtmiştir.

Amenhotep’in orijinal mezarının konumu tam olarak bilinmiyor. Ama 1881 yılında arkeologlar annesinin mezarını, 21.kraliyet mumyalarını mezar hırsızlarından gizlemek için Luksor ‘da sakladıkları bölgede, yani Deir el-Bahri ‘de keşfettiler. Araştırmacılar kemikleri inceledikten sonra, Amenhotep ‘in öldüğü zaman 35 yaşında olduğunu tespit ettiler. Ölüm nedeni olarak ise kesin bir hastalık belirtisi veya yara izi bulunamadı.
Kuşak sihirli bir anlama sahip olabilir !
Bir açıklamasında Saleem, Amenhotep ’in tıpkı babası gibi küçük bir çenesi ve burnu, kıvırcık saçları ve hafif çıkıntılı üst dişlerinin olduğunu söyledi. “O, yaklaşık 167 cm boyunda, sünnetli ve güzel dişlere sahipti. Ayrıca sargıları içinde 30 muska ve altın boncuklu benzersiz altın bir kuşak takmıştır.”Live Science ’tan Owen Jarus ’a verdiği röportajda Hawass, kuşağın sihirli bir anlama sahip olabileceğini ekledi. Her bir muskanın ölen krala sonraki yaşamı için yardımcı olabileceği inancı da mevcuttu.
Tahrif edilmeden günümüze kadar gelebilen kraliyet mumyalarının çoğu, uzun bir zaman önce fiziksel olarak son kez açıldı. 19. Yüzyılda Fransız Mısır bilimci Gaston Maspero ve Mısır antik eserler müdürü tarafından yapılan çalışmalarda, Amenhotep ’in mumyasının günümüze kadar ulaşabilmesinin arkasında yatan sırrın harika bir sargı ve eşsiz yüz maskesi olduğu sonucuna ulaşıldı.

Hiyeroglif kayıtları, Amenhotep’e yağmacıların verdiği hasarı onarmak için mezarını açıp sonra yeniden saran 21. Hanedan rahiplerinin, bu ustalığın mimarları olduklarını gösteriyor. Rahipler M.Ö. 1070 ile 945 yılları arasında, firavunun vücudundan kopan kafasını yerine yeniden taktılar, sökülen bandajları yeniden sardılar ve mumyaya 2 yeni muska yerleştirdiler.
Kimi araştırmacılar, rahiplerin mumyadan bazı süs eşyalarını çaldıklarını iddia etseler de Saleem, yeni fotoğrafların bu teoriyi çürüttüğünü söyler.
Şimdiye kadar bulunan en iyi korunmuş antik bedenler
Hyperallergic ’e verdiği röportajda: “Yeni Krallığın kraliyet mumyaları, şimdiye kadar bulunan en iyi korunmuş antik bedenlerdi. Böylece bu mumyalar zaman kapsülü olarak işlev gördü. Onlar bize eski krallar ve kraliçelerin nasıl göründüğü hakkında, onların sağlıkları, antik hastalıklar, mumyalama teknikleri ve cenaze nesnelerinin üretim teknikleri (cenaze maskesi, muska, mücevher, tabut gibi) hakkında bilgi verebilirler.” diye belirtti.
Son yıllarda görüntüleme teknolojisi, fiziksel olarak mezarı açma metoduyla kıyaslandığında, zarar vermeden çok daha detaylı bilgi sahibi olabilmeye olanak sağladı. 2020 yılında ekipler CT ve X-ışını kırınımı teknolojilerini kullanarak Roma döneminden kalma Mısırlı bir çocuğun mumyalarını ve bir hayvan üçlüsünü analiz etti.
DNA analizi ayrıca antik insanların yaşamı hakkında yeni görüşler, binlerce yıl önce mumyalanmış insanların yüzlerinin yeniden oluşturulabilmesi gibi konularda da yardımcı oluyor. Kim bilir, bu ve benzeri teknolojiler tarihin başka hangi karanlık sayfalarına ışık tutacaktır…
Çeviren :Şehmus Yakut