Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi (NOAA) ve NASA’nın pazartesi günü yaptığı açıklamaya göre, Antarktika’daki ozon deliği 1982’de başladığından bu yana yıllık en düşük pike ulaştı.
Kurumlar, ozon tabakasına zarar veren kimyasalların kullanımının azaltılması konusunda ilerleme kaydetmemize rağmen, ‘kilometre taşı sorunu çözdük demek değil’ şeklinde uyarıda bulunuyor.

Bunun yerine, bilim insanları nispeten küçük olan ozon deliğini, atmosferin bu katmanındaki alışılmadık ılıman sıcaklıklara bağlıyor.
NASA ve NOAAya göre, yıllık ozon deliği (Antarktika’nın üstündeki stratosferin yüksek kesimlerinde,yüzeyden7 ila 25 mil -11 ila 40 kilometre- arası uzaklıkta, ozonun önemli ölçüde tükendiği bir bölgesinden oluşan) 8 Eylül’de en fazla 6,3 milyon mil kareye ulaştı ve daha sonra Eylül ve Ekim ayları boyunca 3,9 milyon mil kareye düştü.
Kurumlar bir haber bülteninde, “Normal hava koşullarının seyrettiği yıllarda, ozon deliği tipik olarak maksimum 8 milyon mil kareye ulaşıyor” dedi.
Federal bilim ajansları, ozon kaybını frenleyen ılıman stratosferik sıcaklıklara neden olan bu hava koşullarının 40 yıl içinde üçüncü olduğunu söyledi. Benzer hava durumu örneklerinin 1988 ve 2002’de alışılmadık derecede küçük ozon deliklerine yol açtığını bildirdiler.
NASA’nın Maryland’deki Goddard Uzay Uçuş Merkezi’nde atmosferik-bilim insanı olan Susan Strahan, “Maryland’de hala anlamaya çalıştığımız ender bir olay” dedi.
“Isınma olmamış olsaydı, büyük olasılıkla çok daha tipik bir ozon deliğine bakıyor olurduk.”

Stratosferik ozon tabakası, güneşten gelen ultraviyole radyasyonu geri yansıtmaya yardımcı olur. Ayrıca yeryüzündeki yaşamı onun zararlı etkilerinden (cilt kanseri, katarakt ve bitki hasarı gibi) korur.
Bununla birlikte, kloroflorokarbonlar (CFC) ve hidroflorokarbonlar (HFC) gibi soğutma amaçlı kullanılan kimyasallar, stratosferik ozon moleküllerini parçalayarak gezegenin yüzeyinin daha büyük miktarda UV radyasyona maruz kalmasına yol açar.
1988 yılında yürürlüğe giren uluslararası bir çevre anlaşması olan Montreal Protokolü, dünya çapındaCFC salınımlarını azaltmıştır.
Bu kimyasallar atmosferde birkaç on yıl yaşam süresine sahiptir ve bu zaman zarfında olağanüstü miktarda ozonu yok edebilir.Ozon tabakası, Montreal Protokolünün yürürlüğe girmesinden bu yana yavaş ama istikrarlı bir şekilde iyileşiyor, ancak daha uzun bir yolu var.
Her yıl, Güney Yarımkürede kış sonlarında, güneş ışınları kimyasal olarak aktif insan yapımı klor ve brom formları ile ozon molekülleri arasında kimyasal reaksiyonlar başlattığında bir ozon deliği meydana gelir.
Bu kimyasal reaksiyonlar, yüksek uçan bulutların yüzeyinde en yüksek düzeye ulaşır,ancak NASA’nın bir açıklamasına göre, bu yıl Antarktika’nın üstünde stratosferdeki ortalamadan daha hafif koşullar, bulut oluşumunu ve kalıcılığını engelledi. Bu, kayda değer miktarda ozon kaybını önlemeye yardımcı oldu.
Ani Stratosferik Isınma Olayları

Örneğin, tipik olanın aksine, NOAAnın hava balonlarını kullanarak elde ettiği ölçümlere göre bu yıl Antarktika’nın üzerinde, ozondan tamamen yoksun bir alan yoktu. Eylül ayında “ani stratosferik ısınma” olayları olarak bilinen ozonun tükenmesini en aza indiren hava durumları bu yıl alışılmadık derecede güçlüydü.
İlgili: Antarktika’daki “Ani Stratosferik Isınma” Avustralya’yı Etkilemeye Başladı.
NASA bildiriyor ki; “Dünya yüzeyinin yaklaşık 12 mil (19 kilometre) yukarısında, Eylül ayındaki sıcaklıklar ortalamanın 29 derece üzerindeydi. Bu, 40 yıllık tarihi kayıtlarda Eylül için büyük farkla en sıcak olanıydı.”
Kuzey Yarımküredeki stratosferik ısınma olaylarında ortaya çıkabileceği gibi,bu hava olayı Antarktika’daki kutupsal girdabı-Güney Kutbunu çevreleyen, tipik olarak kutbun kendisinin yanında veya üstünde en soğuk havayı yoğunlaştıran bir yüksek hızlı hava şeridi- zayıflatmaya yardımcı oldu.
Bunun yerine, Antarktika kutup girdabının dengesi bozuldu. Ve rüzgar hızı saatte ortalama 161 milden (260 km / s) sadece 67 mile (107 km / s) kadar önemli ölçüde yavaşladı.
Yavaşlayan girdap, ılık olduğu ve bulut oluşumunu engellediği alt stratosferde havanınalçalmasına izin verdi. Ayrıca, yeniden yapılandırılmış hava durumu haritası, Güney Yarımkürenin diğer bölgelerinden ozon bakımından zengin havanın getirilmesine yardımcı oldu.
İlginç bir şekilde, iklim değişikliğinin Güney Kutbu üzerinde daha sık ani stratosferik ısınma olaylarına neden olması beklenmiyordu. Ve bunun yerine genel olarak kutupsal girdabı güçlendirebilir veya zayıflatabilirdi.
Küresel ısınmanın tersine, ozon deliğinin 1985 yılında İngiliz Antarktika Araştırmasında bilim insanları tarafından keşfedilmesi uluslararası eylemi canlandırdı. Bu, hızlı bir şekilde, birçok uzmanın bugüne kadarki en başarılı çevre anlaşması olduğunu düşündüğü bağlayıcı bir uluslararası anlaşmayla sonuçlandı.
Aslında, karar vericiler bile HFCleriküresel-ısıtıcı kirletici maddeler olan ozon tabakasına zarar veren kimyasal maddelere atıfta bulunmak için kullanıyorlar.
Atmosferik CFC seviyeleri 2000’den beri yavaş yavaş düşüyor. Ama yine de Kuzey ve Güney kutuplarında yıllık ozon deliklerine neden olacak kadar bol miktarda bulunuyorlar. CFC kullanımının son oranlardaki gibi devam ettiğini, ozon tabakasına zarar veren kimyasal maddelerin bulunmadığını ve yaygın olarak kullanılmadığını varsayarsak; bilim insanları, üst atmosferde CFCler giderek azalırken ozon deliğinin 1980’deki boyutuna 2070 yılına kadar küçülmesini bekliyor.
Bunlar da ilginizi çekebilir:
- Sonunda Ozon Tabakasını Yok Eden Kimyasalların Nereden Geldiğini Biliyoruz
- Yıllardır Süren Çabalar Sonucu Ozon Tabakası İyileşiyor
- Evren Nasıl Yok Olacak?
Saygılarımla.
Duygu Ardıç