Yeni araştırmalar, yaklaşık 40 milyon yıl önce var olan ve egzotik hayvanlara ev sahipliği yapan düşük rakıma sahip bir kıtanın Asya memelilerinin güney Avrupa’yı kolonileştirmesinin “yolunu açmış” olabileceğini gösteriyor.
Avrupa, Afrika ve Asya arasında sıkışmış, araştırmacıların “Balkanatolya” adını verdikleri bu unutulmuş kıta, yaklaşık 34 milyon yıl önce deniz seviyesinin düşmesi ve bunun sonucunda kara bağlantısının oluşmasıyla Asya ile Avrupa arasında bir geçit haline geldi.

Tarihsel Jeolojist Alexis Licht ve meslektaşları yeni çalışmalarında “Asya memelilerinin ilk dalgasının güneydoğu Avrupa’ya ne zaman ve nasıl ulaştığı tam olarak anlaşılamamıştır” diyor.
Ancak sonuç, dramadan başka bir şey değildi. Yaklaşık 34 milyon yıl önce, Eosen döneminin sonunda, yeni Asya memelileri ortaya çıktıkça, şimdi Grande Coupure olarak bilinen ani bir yok olma olayında, çok sayıda yerli memeli Batı Avrupa’dan kayboldu.
Bununla birlikte, Balkanlar’daki son zamanlarda bulunan fosil bulguları, Asya memelilerinin güneydoğu Avrupa’yı Grande Darbesinin gerçekleşmesinden 5-10 milyon yıl kadar önce kolonize etmesine olanak tanıyan ‘tuhaf’ bir biyolojik bölgeye işaret ederek bu zaman çizelgesini yükseltmiştir.

Fransız Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi’nden Alexis Licht ve meslektaşları, araştırmak için, bugünkü Balkan yarımadası ve Asya’nın en batısındaki çıkıntı olan Anadolu’yu kapsayan bölgedeki bilinen tüm fosil alanlarından elde edilen kanıtları yeniden incelediler.
Bu sahaların yaşı mevcut jeolojik verilere dayanarak tekrar gözden geçirildi ve ekip, “karmaşık bir aralıklı boğulma ve yeniden ortaya çıkma öyküsü” olan bölgede meydana gelen paleocoğrafik değişiklikleri yeniden yapılandırdı.
Buldukları şey, Balkanatolya’nın hayvanların Asya’dan batı Avrupa’ya taşınması için bir köprü olarak hizmet ettiğini, eski kara parçasının bağımsız bir kıtadan bağlantıya dönüştüğünü ve ardından Asya memelileriyle istilanın bazı “dramatik paleocoğrafik değişikliklerle” çakıştığını gösteriyor.

Analiz, yaklaşık 50 milyon yıl önce Balkanatolya’nın komşu kıtalardan ayrı, izole bir takımada olduğunu, Avrupa ve doğu Asya’nınkinden farklı eşsiz bir hayvan koleksiyonunun geliştiğini buldu.
Ardından düşen deniz seviyeleri, Antarktika’nın büyüyen buz tabakaları ve tektonik kaymaların birleşimi, Balkanatolya kıtasını 40 ila 34 milyon yıl önce Batı Avrupa’ya bağladı.
Fosil kayıtlarına göre bunun sonucu, kemirgenler ve toynaklı memeliler dahil olmak üzere Asya memelilerinin batıya doğru maceraya atılmasına ve Balkanatolya’yı istila etmesine izin verdi.
Bu kayda ek olarak, Licht ve meslektaşları, Türkiye’de yaklaşık 38 ila 35 milyon yıl öncesine tarihlenen yeni bir fosil sahasında gergedan benzeri bir hayvana ait bir çene kemiğinin parçalarını da keşfettiler.

Fosil, tartışmasız, Anadolu’da bugüne kadar keşfedilen en eski Asya benzeri toynaklıdır ve Büyük Darbeden en az 1,5 milyon yıl öncesine dayanır. Bu da, Asya memelilerinin Balkanatolya üzerinden Avrupa’ya doğru yol aldıklarını gösterir.
Licht ve meslektaşlarının da öne sürdüğüne göre, Balkanatolya’daki Avrupa’ya giden bu güney yolu, maceracı hayvanlar için belki de o zamanlar daha kuru, daha serin, çöl bozkırları olan, Orta Asya’dan daha yüksek enlem rotalarını geçmekten daha elverişliydi,
Bununla birlikte, makalelerinde “bireysel Balkanatolya’nın adaları ile bu güney dağılma yolunun varlığı arasındaki geçmiş bağlantının tartışılmaya devam ettiğini” ve şimdiye kadar bir araya getirilen hikayenin “sadece memeli fosilleri üzerine kurulduğunu ve geçmiş Balkanatolya biyoçeşitliliğinin, daha eksiksiz bir resminin çizileceğini” belirtiyorlar.
Balkanatolya’ya yol açan jeolojik değişimlerin birçoğu henüz tam olarak anlaşılamamıştır ve bu incelemenin fosil kayıtlarının sadece bir araştırma ekibinin yorumu olduğuna dikkat etmek önemlidir.
Bununla birlikte, memelilerin ve adalarda yaşayan diğer omurgalıların fosil kayıtları genellikle seyrek ve düzensiz iken, Balkanatolya’nın zengin karasal fosil kayıtları “ada ekolojisinin evrimini ve ölümünü derin zamanda belgelemek için eşsiz bir fırsat sunuyor” dedi.
Çalışma, Earth-Science Reviews‘de yayınlandı.
Mehmet Cem Kaya