Hayatımız boyunca hem olumlu hem de olumsuz bir çok durumla karşılaşırız. Çoğu yılımız koşuşturma ve yaşam mücadelesi ile geçer. Ancak bir süre sonra durup düşünmeye başlarız ve, ”Ben bu kadar uğraştım. Karşılığında ne elde ettim ? Bunu neden yaptım ?” sorularını sorarız.
İşte bu soruya vereceğimiz cevap olumsuz ise o an, geçmişe gidip bazı durumları düzeltmek isteriz.
Bu yazımızda da şiirsel olarak anlatmaya çalıştığımız bu durumu bilimle kaynaştıracak ve ihtimaller, yasalar üzerinden giderek zamana değineceğiz.
Zaman kırılması denilen olayı çok basit bir örnek ile anlatabiliriz. Bir zaman makinenizin olduğunu varsayın ve o makine ile geçmişe gidiyorsunuz.
Geçmişe gidip herhangi bir otobüse biniyorsunuz ve o otobüse binen son kişi de sizsiniz. Dışarıda kalan tek yolcu, otobüse binebilseydi orada yolculardan birisi ile tartışacak ve ardından fenalaşıp hayatını kaybedecekti.
Ancak öyle olmadı ve o yolcu başka bir otobüs ile sorunsuz bir şekilde gitti. İlerleyen günlerde o yolcunun kullandığı araba bir başka insana çarpıyor ve çarptığı insan ölüyor. Bunun sonucunda ölen kişinin ailesi de sürücüyü öldürüyor. Ve etkiler dalga dalga yayılıyor…
Halbuki siz geçmişe gitmeyip normal akışa müdahale etmeseniz yalnızca bir kişi ölecek, akış devam edecekti. Daha basit bir örneği The Flash karakteri üzerinden de rahatlıkla anlayabilirsiniz. Tabii ki burada bahsettiğimiz durum çok ütopik bir olay.
Elbette pratik olarak zamanda geçmişe gidemeyiz. Çünkü solucan deliklerinin varlığı -birkaç teori dışında- henüz kanıtlanamadı.
Ancak zaman kırılması tam da bu demek. Yani geçmişe ya da geleceğe giderek bir akışı bozmak bunun sonucunda da ”anakronizm” denilen durumları yaratmak. Şimdi bir başka konumuzu inceleyelim; zaman neden geleceğe gidiyor ?
Aslında bu paragrafı kabaca Herakleitos’un, ”Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz.” sözü ile özetleyebiliriz ancak olaylara biraz daha bilim penceresinden bakacağız. Zamanın daima ileriye aktığı bilinen bir durum. Bebek olarak doğuyoruz, ardından yıllar geçtikçe yaşlanıyor ve sonunda ölüyoruz.
Yukarıda bahsettiğimiz gibi geçmişe dönüp belli durumları değiştiremiyoruz. Ayrıca geleceği de bilmiyor, sadece geçmişi hatırlıyoruz ve her türlü durumu kabul ederek adeta önümüzdeki maçlara bakıyoruz.
Öte yandan -birçok durumda olduğu gibi- insanların sezgisel olarak kabul ettiği bu gerçeği fizik kanunları çerçevesinde kabul etmek çok zor. Çünkü fizik yasaları zaman gelecekten geçmişe aksa da hiç değişmeden işlemeye devam ederdi.
Her ne kadar akan suyu tekrara geri getiremesek de veya Benjamin Button gibi yaşlı doğup genç ölmesek de fizik yasalarında zamanın daima ileriye aktığını gösteren bazı ipuçları bulunuyor.
Bu durumun temelinde ise bir dahinin çalışması yatıyor. Albert Einstein ’ın geliştirdiği görelilik teorisi, zamansal kavramlarda ilginç soru işaretlerine yol açtı.
Fizik yasalarının evrende genel geçer olması için zamanda da simetrik olması gerekiyor. Düşünün, fizik yasaları zaman geçmişe akınca değişiklik gösterseydi biz doğmadan önce evrendeki fizik kurallarının farklı olması gerekirdi.
Bu duruma göre evreni oluşturan büyük patlama anından günümüze kadar süregelen 13 milyar 780 milyon yılda ne gibi değişimler olduğunu, galaksiler, yıldızlar ve gezegenlerin nasıl oluştuğunu asla bilemez veya bu yazıyı asla yazamazdık.
Asıl mesele de zamanın neden geçmişe akmadığını göstermek. Çünkü evrenin büyük patlama anında mükemmel bir düzen ile başlayıp düzensizliğin zamanla arttığını biliyoruz. Evrenin neden süper düzenli olarak başladığını ve neden zamanla düzensiz bir hal aldığını bilmiyoruz.
Fizikteki en büyük gizem de bu ve zamanın oku bize bunun nasıl olduğunu gösterecek.
Zamanın terse akmadığını gösteren bazı teoriler daha doğrusu görüşler var. İlk ve en popülerlerinden birisi büyükbaba paradoksudur. Bu paradoksa göre, büyükbabanızı öldürseydiniz babanız hiç doğmazdı.

O zaman siz de doğmaz ve geçmişe gidip büyükbabanızı öldüremezdiniz. İkinci ipucu ise termodinamik yasaları ve kuantum fiziği. Enerjinin tamamını işe dönüştürmemiz tabikide imkansız bir durumdur.
Enerjinin tamamını işe dönüştüremeyiz, öyleyse işin tamamını da enerjiye dönüştürüp zamanı geriye saramayız. Yere düşünce kırılan bardağın kendiliğinden birleşmemesinin sebebi de böylelikle ortaya çıkmış oluyor.
Zamanın okuna dair bugüne dek elimizdeki en güçlü kanıt olan termodinamik yasalarının nasıl işlediğini ise kuantum fiziği gösteriyor.
Kuantum verilerinin termodinamik veriler ile örtüşmesi ve Heisenberg’in belirsizlik ilkesi, enerji-zaman-iş bağlamında zaman akışının yönünü belli ediyor.
Bunlara ek olarak Joan Vaccaro tarafından gerçekleştirilen büyük bir çalışma da zaman okunun hangi yönde olduğunu gösteriyor. Vaccaro, bazı atomaltı parçacıkların bozunarak başka bir parçacığa dönüşme sürecini gözlemledi ve bu sürecin zamanda simetrik olmadığını buldu.
Yani; K ve B bozonları (yukarı-aşağı kuark birleşmesi ile oluşur) zaman geleceğe aktığında farklı şekilde bozunuyordu ve evren de zaman geçmişe aksaydı daha farklı şekilde bozunacaktı.
Bu çalışma ile birlikte, K ve B mezonlarının zamanda asimetrik olarak bozunduğunu gösteren formülleri kuantum fiziğine ekleyince zamanın ileri aktığını gösterebildi.
Yani büyükbaba paradoksu, kuantum fiziği, termodinamik yasa ve bozon süreçleri bize zamanın neden geleceğe aktığını gösteriyor.
Belki de gerçekten pratik olarak zamanda geriye gidebilir ve hatalarımızı düzeltebiliriz. Bunu yaptığımızda günümüzü daha rahat kılacağımızı ve olumsuzlukları geride bırakacağımızı düşünürüz.
Belki de zamanın oku gerçekten de geriye akıyordur ve aslında gerçek hayatta biz Benjamin Button konumundayız.
Ancak gerçek olan bir şey varsa; zaman ileriye veya geriye daima akacak ve hepimiz için sonlanacak. Yani zaman makinesi üretmekle vakit kaybedeceğimize geleceğimizi düzene sokabiliriz. Benjamin Frankin’in de dediği gibi, ”Hayatınızı seviyorsanız, zamanınızı boşa geçirmeyiniz; çünkü zaman hayatın ta kendisidir.”
Yazan: Kuzey Kılıç (@KuzeyGencc)
Kaynaklar: http://www.ict.griffith.edu.au/joan/ , https://www.pbs.org/wgbh/nova/article/can-you-really-go-back-in-time-by-breaking-the-speed-of-light/ , http://mentalfloss.com/article/59040/10-mind-boggling-paradoxes