Kalp Krizi vakaları Nereye kayboldu? Hastaneler COVID-19 dışında başka bir hastalık tedavi etmez oldu. Bu durum tespitini Amerika Birleşik Devletlerindeki meslektaşlarımın yanı sıra diğer ülkelerdeki doktor arkadaşlarımdan da duyar oldum. Hepimizin kafasında aynı soru: Tüm o kalp krizleri ve inme vakaları nereye kayboldu? Hastanelerimize gelmiyorlar.
Çalıştığım Yale New Haven Hastanesi’nde Covid-19 tedavisi gören yaklaşık 300 hasta var -ki sayıları giderek artıyor – yine de her zamanki hasta tiplerinde yaşanan dikkat çekici düşüş nedeniyle hala tam kapasite çalıştığmız söylenemez. Daha “normal zaman”larda, asla bu kadar boş yatağımız olmazdı.
Hastanemiz genelde o kadar doludur ki hastalar normal servislerde ya da yoğun bakım ünitesinde bir yatak boşalsın diye acil servis boyunca sedye üstünde beklerler. Bizde bekleyenlere yatak açabilmek için insanları mümküm olduğunca kısa sürede evlerine göndeririz. Ancak salgın hastane hizmetlerine olan talebin önceye göre hayal bile edemediğimiz şekilde değişmesine neden oldu.

Acil Vakaların Çoğu Ortadan Kayboldu
Kapasite fazlasının bir kısmı aslında tasarım kaynaklıydı. Elektif prosedürleri iptal ettik, zira bu hastaların birçoğunun hastaneye yatışı gerekmiyordu. Şimdi tele tıp yoluyla evde bakım yapıyoruz, tabii bu hizmetler akut hastalara değil, ayakta tedavi hastaları için.
Çarpıcı olan, acil vakaların çoğunun ortadan kaybolmuş olması. Her daim hayat kurtarmaya hazır bekleyen kalp krizi ve inme müdahale ekiplerinin çoğu boşta. Bu sadece benim hastanemde böyle değil. Kardiyolog arkadaşlarım Covid-19 ile ilgili olanlar dışında çağrıldıkları kardiyoloji konsültasyonlarının bir hayli azaldığını söylüyorlar.
Online bir kardiyolog topluluğu olan @angioplastyorg tarafından yapılan ama resmi olmayan Twitter anketinde, ankete katılan kardiyologların neredeyse yarısı kalp krizi ile yatış başvurularında % 40 ila % 60 oranında bir azalma gördüğünü ortaya çıkardı. Kardiyologların yaklaşık % 20’si % 60’tan fazla azalma bildirdi.
Avrupa maliye bakanları, salgın hastalıklardan en çok etkilenen Avrupa ülkelere yardım etmek ve Avrupayı ekonomik olarak yeniden canlandırmak için düşünülen “koronabonds” üzerinden ikiye ayrılmış durumda. Wuhan, Avrupa bir sonraki hamleyi belirlemeye çalışırken tecriti kaldırıyor, İngiltere, başbakanının sağlığı ve halefi kim olacak? sorunları ile ilgileniyor.

Acil vakalardaki bu azalma sadece Amerika Birleşik Devletleri’ne özgü bir olgu değil. İspanyol araştırmacılar, Mart ayının sonunda ,salgından hemen önceki döneme kıyasla acil/ kalp krizi vakalarında % 40’lık bir azalma olduğunu belirledi. Üstelik sadece kalp krizi ve felç değil, Twitter’daki meslektaşlarım, akut apandisit ve akut safra kesesi hastalığı dahil olmak üzere diğer birçok acil vaka sayısında düşüş bildiriyorlar.
Bu duruma açıklayan en iyi olasılık, insanların hastaneye gelip koronavirüs ile enfekte olmaktansa evde kalıp hastalıktan müzdarip olmayı tercih etmesi. Bu teori, Covid-19 yüzünden insanlarda yüzyüze tıbbi tedavi korkusu başladığını gösteriyor.
Bunun sonucu olarak, acil sağlık sorunları olan birçok kişi yardım istemek yerine evde kalmayı tercih ediyor . Ancak durumları çok kötüleştiğinde tıbbi yardım için talepte bulunuyorlar. Hong Konglu doktorlar, hastaneye kalp krizinin son aşamasında gelen hasta sayısında artış olduğunu söylüyor, bu da tedavinin hayat kurtarıcılığının en aza indiği dönem ne yazık ki…
Fiziksel aktivite anlayışımız bir hayli değişime uğradı

Gelmeyen hastalar için başka olası açıklamalar da var. Bu “sosyal mesafe” döneminde, yeme alışkanlığımız, sosyal etkileşimlerimiz ve fiziksel aktivite anlayışımız bir hayli değişime uğradı. Belki de aşırı yeme içme veya hızlı ve bir anlık fiziksel aktivite gibi kalp krizi ve felci tetikleyici uyaranları hayatımızdan çıkardık. Bence bu teori iyi bir araştırmayı hak ediyor, ancak yine de gözlemlediğimiz dramatik değişiklikleri açıklamaya yeterli görünmüyor.
Aslında salgınla beraber daha fazla kalp krizi görmeyi umuyorduk. Solunum yolu enfeksiyonlarının kalp krizi riskini artırması çok tipiktir. Yapılan çalışmalar, son zamanlarda meydana gelen solunum yolu enfeksiyonlarının kalp krizi veya felç riskini iki katına çıkarabileceğini düşündürmekte. Risk, solunum yolu enfeksiyonu geliştikten kısa bir süre sonra başlıdığından, kalp krizi ve ya felç vakasında ki artışın şimdiye kadar belirgin hale gelmesi gerekiyordu. Biz hekimler bu nedenle insanları her yıl kısmende olsa kalplerini korumak için grip aşısı olmaya davet ederiz.
Kalp krizi ve felç riskini artıran bir diğer faktör stresli dönemlerdir. Depresyon, anksiyete ve hayal kırıklığı, salgının şiddetlenebileceği endişesi, iki kat hatta daha fazla kalp krizi riskiyle ilişkilidir. Hepimizin yaşadığı iş ve yaşam stresi, kalp krizi riskini önemli ölçüde artırabilir. Ayrıca, tüm toplumun strese maruz kaldığı depremler, terör saldırıları veya savaş gibi olaylar kalp krizi için risk faktörleridir. Son olarak, Covid-19 da aslında kalbi etkileyebilir, bu da kalp problemleri olan hasta sayısını arttırabilir.
Uzmanlar bu yaklaşımları doğrulamak için verileri bir araya getiriyor.
Sebeplerini ve sonuçlarını bundan sonrası için daha iyi anlamayı umuyoruz. Bu açıdan baktığımızda hastalarımız için mesajımız çok net: Gerekli tedaviyi almayı ertelemeyin. Eğer salgın korkusu insanları tedaviyi geciktirmeye veya almamaya götürürse, ölüm oranı virüs tarafından enfekte olanların çok ötesine gidecek. Tedavi zamanı, kalp krizi ve felç geçiren insanlar için hayati bir konudur. Belki bu ölümler Covid-19 dan olmaz, ama şüphesiz ölümü getiren hasarlara neden olur.
Halkın, hastanelerin sadece Covid-19’lu hastalara değil. Aynı zamanda hayatı tehdit eden başka sağlık sorunlarına da bakacak şekilde donatıldığını bilmesi gerekir. Evet,insanları mümkünse hastaneden uzak tutmak için çalışıyoruz, ancak Covid-19’dan hasta olmayan kişilere de güvenli bir şekilde bakım sağlayabilicek durumdayız. Sağlık çalışanları ve hastalar için maskeler ve koruyucu giysiler yeterince güvenli ortam yaratıyor. Ayrıca, kronik rahatsızlıkları olanlar bilmeliler ki gerekli tedaviyi almaktan kaçınmak virüsün kendisi kadar büyük bir tehdit olabilir.
Biz hekimlerin Koronavirüs ile mücadelenin yanında ,”hastanelerden uzak durulması gerekir”yanlış algısıyla da mücadele etmesi gerekiyor. Bu algı eğer insanları kalp krizi ve felç gibi yaşamı tehdit eden, ancak tedavi edilebilir hastalıkların tedavisinden kaçınmaya iterse salgının bedeli çok daha ağır olur.
Çeviri : Belkıs Öztürk / By Harlan M. Krumholz, M.D.